Anayasa Mahkemesinin trafik sigortası ile kanunu iptaline ilişkin hukuki incelemedir.

 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com 

 

ANAYASA MAHKEMESİNİN 6704 SAYILI KANUNUN BAZI MADDELERİNİ İPTALİ NEDENİYLE DEĞİŞMESİNİN HUKUKİ DEĞERLENDİRİLMESİ

25.04.2016 yürürlülük tarihli 14.04.2016 tarihli ve 6704 sayılı Trafik Sigortası Zorunlu Mali  Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) hakkında yapılan yasal düzenleme;

 

“MADDE 90- Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”

MADDE 4 – 2918 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.

“g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,

h) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,

i) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.”

MADDE 5 – 2918 sayılı Kanunun 97 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 97- Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.”

MADDE 6 – 2918 sayılı Kanunun 99 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu” ibaresi “zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri” şeklinde değiştirilmiştir.

 

(Anayasa mahkemesi tarafından 2019-40 esas ve 2020-40 karar sayılı, 17.07.2020 karar tarihli ve 09.10.2020 Resmi gazetede yürürlülük tarihli kararına göre Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen kanun maddeleri yukarıda üzeri kırmızı çizgili ve kırmızı olarak gösterilmiştir. )

 

Anayasa Mahkemesince iptal edilmeyen düzenlemeler; 

1-Dava için 15 günlük başvuru şartı, 

2-Tek taraflı vefatlar nedeniyle sigortalının kusuruna denk gelen tazminat talepleri, 

3-Hazine müsteşarlığının genel şartları düzenleme yetkisi, 

4-Sigorta şirketine başvuru için gerekli belgelerin sigortaya sunulması, 

5-Sigortalının sorumluluk kapsamında olmamayan tazminat talepleri, 

 

    Anayasa Mahkemesi, yerel mahkemeler ve Bölge Adliye mahkemeler sigorta aleyhine açılan davalarda derdest davalarda 6704 Sayılı Kanun düzenlemesinin T.C. Anayasa’sına 

 

aykırılıklar içermesi nedeniyle yürütmeyi durdurma talepli olarak 6216 Sayılı Kanunun 40. Maddesi gereği bekletici mesele yaparak Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. 

 

    Bu başvurulardan bir taneside tarafı olduğumuz derdest dava olup Antalya Bölge Adliye Mahkemesinin ara kararına buradan ulaşabilirsiniz. 

 

    Yerel mahkemelerin ve Bölge Adliye Mahkemelerinin görülmekte olan bir dava için uygulanacak 6704 Sayılı Kanun Hükümlerinin anayasaya aykırı bulunması kanısına varılması ve bu nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne intikal ettirilmesi ile başlayan somut norm denetimi mümkün hale gelmiştir. 

 

    Anayasa Mahkemesinin gerekçeleri incelendiğinde, idareye temel hakları sınırlayan takdir yetkisi verildiğine, ödenecek tazminatların azaltılması ile mülkiyet hakkının zedelendiğine, vatandaşların maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirilmesinin engellendiğine, taraflar arasında ölçüsüzlük verecek şekilde idareye takdir yetkisi tanındığı gibi gerekçelerle Anayasanın 5. 13. 17. 35. ve  48 maddesi gereği kanunu düzenlemeyi iptal etmiştir. 

 

    Kısacası, Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu gereği mağdur davacı kişilerin sorumlu araç sürücüsü ve işleteni (malik vd) karşı talepleri ile sorumluluk poliçesini düzenleyen sigorta şirketlerinin ödeyeceği tazminat arasında fark olamaz karar verilmiştir. Örnek; Sigorta şirketleri Erişkinlere İlişkin Engellilik Yönetmeliğine göre tazminat öderken vatandaşlarımız Meslekte Kazanma ve Çalışma Gücü Kaybı Yönetmeliğine göre tazminat ödemektedir. % 10 olan Erişkinlere ilişkin yönetmelik gereği rapor çalışma gücüne göre % 18 olabilir. Sigorta şirketi % 10 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

rapora göre ödeme yapıp sorumluluktan limit 410.000 TL’si ise 100.000 TL ödeyerek kurtulurken vatandaş 80.000 TL daha teminat limiti dahilinde sigorta şirketi ödeme yapmamasına rağmen cebinden para ödemek zorunda kalabiliyordu. Ayrıca hiç bir mesleğin ve yaşın dikkate alınmadığı herkesin aynı değerlendirildiği bir engellilik yönetmeliğine göre ödeme yapmak hakkaniyetli bir sonuç doğurmamaktaydı. Çünkü bu durum tazminat hukukun genel ilkelerine aykırı bir durumdur. Zarar, kişinin mesleği, yaşı, mesleğine göre kazanma gücü değerledirilmeden hesaplanan engellilik yönetmeliğine göre hesaplanıp karşılanmaya çalışılması hakkaniyetli değildir. 

    Anayasa Mahkemesinin kanun iptali ne anlama gelmektedir?

1-Sigorta şirketinin ödeyeceği tazminatlar Karayolları Trafik Kanununa ve Borçlar Kanunu haksız fiile ilişkin hükümler çerçevesinde ödenecektir. Tek taraflı olarak idareye geniş yetki vererek hazırlanan genel şartlar, tazminatların ödenmesinde geçerli bir mevzuat hükmü olmayacaktır. Genel şartların, KTK ve Borçlar Kanunu haksız fiillere ilişkin hükümlerine aykırı olan hükümleri mahkemeler tarafından dikkate alınmayacaktır. Genel şartlar, hakların sınırını çizen bir düzenleme değil kanuna uygun bir düzenleyici bir işlem hüviyeti kazanmıştır. 6704 sayılı kanunla genel şartlar kanunun, yargıtay ibk kararlarının üzerine bir normlar hiyelarjisine sokulmuştu. İdare tek taraflı bu değişiklikleri yapmakta ve bu değişiklikler mahkemeleri Yargıtay 17. Hukuk Dairesi kararlarına göre bağlayıcı olmaktaydı. 

 

2-Sigorta Genel Şartları yeniden düzenleyip Anayasa Mahkemesi kararına uygun hale gelmelidir. Aksi halde kanuna aykırı genel şartlar ile sigorta poliçeleri vatandaşa sunulmuş olacaktır. 

 

3-Trafik Sigortası Genel Şartlarda ne değişmelidir?

 

1-Yargıtay kararlarına ve tazminat hukukun genel ilkelerine uygun olarak meslek ve yaşın kullanıldığı maluliyet tespiti olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü yönetmeliğine göre ödeme yapılır. “Trafik Sigortası A-5- Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmünün ve eklerindeki maluliyet tespiti için hükümlerin geçerliliği artık kalmamıştır. Bu nedenle mahkemeler, sigorta tahkim kurumu artık Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Yönetmeliğini uygulaması gerekir. 

 

2-Yargıtay Kararları uyarınca tazminat hesaplamalarında sigorta genel şartları ekinde yer alan;

Sürekli sakatlık tazminatı hesaplaması, vefat tazminatı hesaplaması dikkate alınmayıp KTK, Borçlar Kanunu haksız fiillere ilişkin hükümler uygulanacaktır. Bu değişiklik sebebiyle sigorta 

 

 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

 

şirketlerinin hesaplayıp ödemiş olduğu 01.06.2015 sonrası poliçelerle ilgili hasar ödemelerinin bor çoğunda eksik bakiye ödemeleri çıkması kaçınılmazdır. 

Çünkü ; 

1-TRH 2010 tablosu yerine Yargıtay tarafından kabul edilen PMF 1931 tablosu kullanılacaktır, 

2-Teknik faiz 1,8 yerine progresif rant yöntemi ile % 5 artırılıp % 5 azaltma uygulanacaktır, 

3-Kişinin geliri olarak vergilendirebilir gelir gerine emsal meslek ücreti dikkate alınacaktır, 

4-Bakıcı gideri tazminatı tek limite dahil edilmişken yeni kararla iki limitten bakıcı gideri tazminatı alınacaktır

 

Fakat; 

 

1-Kesinleşmiş mahkeme kararı ile ödeme alan, 

2-Sigorta Tahkim Komisyonu kararı ile ödeme alan, 

3-Arabuluculuk ile ödeme alan, 

4-Avukatlık Kanunu 18-A ile ödeme alan, 

5-İbraname hak düşürcüsü süre gereği ibraname imzalanıp ibra üzerinden 2 yıl geçtikten sonra hak düşürücü sürenin geçmesi nedeniyle yeniden fark ödemesi alamayacaktır. 

 

    Anayasa Mahkemesi kararı kural olarak geçmişe yürümez. Bunun sebebi kazanılmış hakları korumaktadır. Fakat, yargıtay içtihat birleştirme kararları gereği bu durum ancak kesinleşmiş mahkeme kararları için geçerlidir. Bu mahkeme kararlarına güvenerek ödeme yapmış sigorta şirketleri açısından kazanılmış bir hak oluşmaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümemesinin gerekçesi olarak gösterilen, hukuki güvenlik ve istikrar, adalet, kamu düzeni ve kamu yararı gibi temel kavramlar burada geçmişe yürürlüğün de gerekçesi olarak değerlendirilebilir. Geçmişe yürümezliğin diğer gerekçesi “kazanılmış hak” kavramı gösterilmekle birlikte, iptal edilen kanunun geçmişe yürümemesi halinde bu sefer “hak kaybı” hususu gündeme geleceğinden, bu durum da iptal kararlarını geçmişe yürümesi gerektiğini göstermektedir. Sigorta şirketleri eğer kesinleşmiş kararlara göre ödeme yapmışsa artık onlar açısından iptal edilen kanun maddelerine göre yeniden ödeme yapma gündeme gelmeyecektir. 

Kesinleşmiş bir karar olmadan henüz istinaf ya da yargıtay incelemesindeki dosyalar için nasıl bir durum olacaktır?

    Sigorta Tahkim Komisyonunda aldığı karara itiraz edilen ve itiraz kararıda temyiz edilen (yeni yibk göre) başvuran bu yeni düzenlemeden yararlanacak mıdır? Erişkinlere ilişkin yönetmelik hükümlerine göre % 5 maluliyeti olan fakat çalışma gücü ve meslekte kazanma gücüne göre % 15 

 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

 

olabilecek başvuru sahibi için yeniden hak söz konusu mudur? Bu hususa cevap vermek için öncelikle karara hangi tarafın itiraz ettiği değerlendirilmelidir. Eğer sadece sigorta şirketi itiraz etmişse, başvuru sahibi için herhangi bir itiraz söz konusu olmayıp onun açısından kesinleşme söz konusu ise bana göre yeniden değişen kanun düzenlemesinden yararlanamayacaktır. Ancak başvuru sahibi ya da mahkemede davacı verilen kararı istinafa taşımış ya da temyiz etmiş ise onun açısından kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadığı dikkate alındığından sigorta şirketi açısından kazanılmış hak oluşmayacaktır. 

   İbraname üzerinden 2 yıl geçmişse hak düşürücüsü süre geçmiş olan olan dosyalarda yeni bir maluliyet artışı yoksa ,kusur değişikliği gibi tazminat ödenmesine değiştirecek bir durum yoksa 2 yıllık hak düşürücüsü süre söz konusu olması sebebiyle yeniden kanun iptali nedeniyle ek ödeme talep etmesi söz konusu olamaz. Bu durum zaten ibraname ile heyet raporu (özürlülük ölçütüne göre) alan başvuru sahipleri için de geçerli bulunmaktadır. 2 yıllık süre2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111.maddesi 1.fıkrası hükmü, bir kaza olmadan ve zarar doğmadan önceye ilişkin iken, 2.fıkrası hükmü kaza olduktan ve zarar gerçekleştikten sonra, bir dava açılmadan önce veya dava sırasında taraflar arasında yapılan anlaşma ve uzlaşmalara ilişkindir. Karoyolları Trafik Kanunu Sorumluluğa ilişkin anlaşmalar: Madde 111 – Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.Tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaş-malar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir. Zarar gören, kendisine ödenen tazminatın, sonradan gerçek zararını karşılamadığını ve yetersiz olduğunu öğrenmişse ya da böyle bir inanca varsa, iki yıl içinde anlaşmanın iptalini isteyebilecektir. Bu iki yıllık süre, zamanaşımı süresi  değildir “hak düşürücü 

 

süre” olması bu nedenle kısmi ödemeyi kabul etmiş olan kişi, artık KTK’nun 109.maddesindeki zamanaşımı sürelerinden faydalanma imkanı yoktur, iki yıllık hak düşürücü süreyi geçirmişse zararının kalan bölümü ile ilgili talep edemeyecektir. Böyle bir durum söz konusu değilse, 2 yıl geçmemişse ek ödeme yeniden alabilme imkanı vardır. İbraname imzalanmadan alınan ödemeler için zaten anlaşma olmadığından yeniden zamanaşımı dolmadıysa olayın özelliklerine göre ödeme alınabilir. 

 

 Sigorta şirketleri Arabuluculuğun yaygınlaşması ile beraber ödemeleri ihtiyari arabuluculuk ile uyuşmazlığı çözümünü artırmıştır. Bu açıdan arabuluculuk ile ilgili olarak anlaşma tutanağında yer olan anlaşılan hususlarla ilgili olarak yeniden ek ödeme alma imkanı yoktur. Arabuluculuk tutanaklarında; sürekli iş görmezlik, geçici iş görmezlik, sürekli ve geçici bakıcı giderleri, tedavi giderleri kapsam içine alındığı için kanun iptalinin sağladığı hukuki imkanlarından yararlanılmayacaktır. Aynı durum geçerli bir şekilde AVUKATLIK KANUNU 18-A a göre yapılan ödemeler içinde geçirlidir. Anlaşma tutanağında olmayan talepler için iptal edilen kanun düzenlemesinin sağlayacağı hukuki sonuçlardan yararlanabililir. 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

 

    Sigorta Tahkim Komisyonu kararları, ilam hükmündedir. Bu nedenle uyuşmazlığı kesin olarak tahkim kararı neticesinde çözüme kavuşturmaktadır. Fakat, talep gereği kararda yer almayan bir hususla ilgili yeniden Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuracağı gibi yeniden dava açılabilir. Başvuru sahibi sadece sürekli iş görmezlik nedeniyle sigorta tahkim komisyonuna başvuru yapmışsa, iptal edilen kanun gereği daha önce kapsam dışında bırakılan geçici iş görmezlik içinde yeni bir başvuru yapabilir. Ya da geçici ve sürekli bakıcı gideri ile ilgili sigorta tahkim komisyonunda bir başvurusu yoksa ve bu talepler için zamanaşımı söz konusu değilse yeniden talep edebilir. Geçici bakıcı gideri, yeni genel şartlar ile kapsam dışında bırakılmış olup genel şartlar yerine haksız fiil sorumluluğu geçirli olacağından geçici bakıcı giderinden de sigorta şirketlerinin sorumluluğu ortaya çıkacaktır. Sürekli bakıcı gideri ise tedavi giderleri teminat limitinden (daha önce yargıtay kararları kabul edilen) kapsamı dışına alınıp sadece sürekli iş görmezlik ile beraber tek teminat limitine dahi edilip karşılıksız hale getirilmişti. Bu iptal ile  sürekli iş görmezlik teminat limitini tahsil eden başvuran, zamanaşımı dolmadıysa sigorta tahkim komisyonuna başvurarak, hasar başvurusu yaparak ya da dava yolu ile tedavi giderleri teminatından ödeme alabilmesi yolu açılmıştır. Tedavi giderleri teminatı, yargıtay içtihatlarına göre bakıcı giderinin ödenmesi gereken teminattır. Mahkemeler KTK ve BK uyarınca karar vereceğinden daha önce emsaller gereği karar vermesi, genel şartlar gereği karar vermemesi gerekir. Aynı şekilde sigorta tahkim komisyonu içinde bu durum geçirlidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus genel zamanaşımının, hak düşürcüsü sürenin tespitidir. 

 

    Sigorta Tahkim Komisyonundan % 25 kusura göre ödeme alındıktan sonra kesin bir mahkeme kararı ya da adli tıp raporu gereği kusur raporunun % 100 e dönmesi halinde artık yeni bir durum oluştuğundan ödeme iptal edilen kanunun getirdiği hükümlere göre % 75 ödeme yapılacaktır. Aynı şekilde % 10 maluliyeti olan (özürlülük ya da erişkinlere göre)  sonra yapılan 

ameliyatlar, tedaviler gibi gelişen bir durum nedeniyle maluliyeti % 20 çıkan bir vatandaşımız dava, tahkim ile ödeme alsa bile yeniden ödeme alabilir. Burada karıştırılmaması gereken husus, % 10 özürlülük ölçütüne göre tahkim y ada mahkeme kararı çıkmışsa çalışma gücüne göre % 20 rapor olsa bile burada maluliyet artışı yoktur. Maluliyet artışı, maluliyet raporlarının tespit edildiği mevzuat hükümlerinin değişmesi sonucu ya da farklı hastaneler, adli tıp kurumlarında çıkan raporların artması değil kişinin maluliyetinde gelişen durum (ameliyat, tedavi) nedeniyle maluliyet artışıdır. % 10 rapora göre (özürlülük, erişkinlere ilişkin engellilik) ödeme alan bir vatandaşımız iptal edilen kanun gereği çalışma gücü kaybım % 20 maluliyet artışım olması söz konusu diye ek ödeme alamaz. Tabi bu durum dava ve tahkim gibi kesinleşmiş kararlar için geçirlidir. 2 yıl hak düşürücüsü süre geçmediyse özürlülük ölçütü ya da erişkinlere ilişkin engellilik göre ödeme almış vatandaşlarımız hak düşürücüsü süre geçmeden 2 yıl içinde iptal edilen düzenleme gereği çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü yönetmeliğine göre ödeme alabilir. Bu ayrımda dikkat edilmesi gereken hususlar tabi ki somut dosyaya göre değişecektir.     

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

 

    Sigorta şirketleri artık dayattığı genel şartlar düzenlemesinden vazgeçmelidir. İki taraflı bir sözleşme olan trafik sigortası poliçesinin trafik sigortasının var oluş amacı nedeniyle vatandaşın aleyhinde değişikliklere sürekli uğraması telafisi güç sonuçlara neden olacaktır. Diğer taraftan sigorta şirketlerinde bu poliçeler nedeniyle yüksek hasar ödemeleri yapması mali olarak sorunları beraberinde getirmektedir. Sigorta primlerinin artırılması ile de vatandaş yüksek sigorta primi ödeme ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu açıdan hem vatandaşın tazminat ödemelerinde mağdur edilmemesi, hem sigorta şirketlerinin mali durumunun riske girmemesi hem de poliçe primlerinin vatandaşımızı ekonomik olarak zor duruma düşürmemesi gerekir. 24 Nisan 2016 tarihli 6704 sayılı düzenleme bu dengeyi sigorta şirketi lehine çok değiştirmiştir. Yargıtay 17. Hukuk dairesi kanunu geçmişe yürüterek vatandaş aleyhine mağduriyeti daha çok artırmıştır. 1 Haziran 2015 tarihli düzenlemenin şimdi olduğu gibi kanuni dayanağı yoktu. 24 Nisan 2016 tarihinde kanuni bir dayanak ile sigorta şirketi lehine bir düzenleme meydana gelmiştir. 2918 Sayılı Kanunun tazminat ödemelerinde  genel şartları dikkat alınması gerektiği ile ilgili düzenleme 09 EKİM 2020 tarihinde iptal olması ile birlikte genel şartların öncelikli uygulanması imkanı kalmamıştır. Ancak KTK ve BK değiştirici değil bu kanunların uygulanması için açıklayıcı bir hüviyet kazanmıştır. Genel şartlar artık KTK,BK, YİBK gibi üstlere aykırı olamaz. Hazine Müsteşarlığı acilen Trafik Sigortası Genel şartlarını Anayasa Mahmesinin iptal kararı gereği KTK ve BK, YİBK uygun hale getirmelidir. Aksi halde uygulamada bir çok problem meydana gelecektir. 

 

    Hazine Müsteşarlığı, trafik sigortası genel şartlarında değişiklik yapmasa bile artık Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereği uygulanma imkanı yoktur. Bu nedenle mahkemeler, sigorta tahkim 

 

komisyonu 1 Haziran 2015 öncesindeki emsallere göre karar vermek zorundadır. Aksi halde bu kararlar istinaf ve yargıtay incelemesinde bozulması gerekir. 

 

    Vatandaş-Sigorta Şirketleri dengesi yeniden kurulmalıdır. Bunun için bir çok altyapı düzenlemesi gereklidir. Maluliyet tespitlerinin, artık devlet hastenelerinde yapılması mümkün değildir. Çünkü Erişkinlere ilişkin Engellik Yönetmeliği için raporlar  düzenleyen devlet hasteneleri Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü raporlarını düzenleme yetkisi yoktur. Bu raporlar İstanbul Adli Tıp Kurumu ve Üniversite Hastenelerinin Adli Tıp birimleri tarafından ancak düzenlenmektedir. Bu açıdan Kazaya ilişkin durum bildirir rapor alınması gerektiği ile ilgili erişkinlere ilişkin yönetmeliğin bir işlevi kalmamıştır. Maluliyet tespiti, uzmanlık gerektiren bir alandır. Hastanelerde adli tıp uzmanları yerine sürekli değişin sağlık kurullarında bu değerlendime yapılması pek mümkün değildir. Bu açıdan bölgesel adli tıp kurumlarının kurulması, bedeni hasarlara ilişkin mahkemelerin açılması, sigorta tahkim komisyonunun yeniden revize edilmesi gerekmektedir. Ayrca bedeni maluliyet eksperi hususunun maddi eksperler gibi bedeni hasarlar alanında yeniden girmelidir. 

    

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

 

    Sigorta şirketleri, vatandaşa yeni yönetmeliğe göre hastaneye sevk yazısı yazıp o vatandaşın o hasteneden erişkinlere ilişkin yönetmelik gereği rapor alınmasını talep ediyordu. Fakat, çalışma gücünün artık geçerli olması nedeniyle bu sevk yazılarının artık hukuki bir geçerliliği ve işlevi kalmamıştır. Bu nedenle Hazine Müşteşarlığı bu uygulamaya son vermek için Genel Şartlarda acilen bir düzenleme yaparak bu raporların Üniversite Hastaneleri Adli Tıp birimlerinden alınması gerektiğini düzenlemelidir. Aksi halde sigorta şirketleri hasteneden alınan raporlarla ödeme yapması halinde ek davalar ile karşı karşıya kalacaktır. Aynı durum hesaplama yöntemlerinin sigorta genel şartları ekinde değişikliğe gidilmesidir. Bu değişiklik 1 Haziran 2015 öncesinde uygulama ve emsaller dikkate alınarak yapılmalı, vatandaşın ikinci ödeme için dava gibi yollara başvurulmasını ve sürecin uzaması engellenmelidir. 

 

    Tazminat hak sahipleri ve vekilleri, özürlülük ölçütü ya da erişkinlere ilişkin yönetmelik uyarınca aldığı raporlarla uyuşmazlığı sigorta şirketi ile tamamen sona erdiren dava ve tahkim komisyonu ya da arabuluculuk ile ödeme almalarını şu süreçte önermiyorum. Düzenleyici kurumların nasıl hareket edeceği bir süre beklenmesinde fayda olacağını düşünüyorum. Aksi halde yeniden ek ödeme talepleri olamayacaktır. 

 

    Dava aşamasında ya da sigorta tahkim komisyonunda derdest olan dosyalar için ek talepler talep edilmelidir. Bu talepler genel şartların Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereği öncelikle uygulama imkanı olamayacağından dosyanın KTK ve BK ve emsal içtihatlara göre yeniden ara karar oluşturulması talep edilmelidir. Çünkü, mahkemeler ve sigorta tahkim komisyonu mevcut uyuşmazlıkları yürürlükten kalkan kanuna göre karar veremez. Bununla ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararına (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1671 E. , 2019/973 K.)buradan ulaşabilirsiniz. Bu nedenle hakemler ya da hakimler ek ara karar oluşturarak “raporların meslekte çalışma ve kazanma gücü yönetmeliğine göre alınamsı için ek süre verilmesine” “karar verilmemiş 

dosyalarda ek hesap bilirkişi raporların alınmasına” karar vermeleri gerekir. Aksi halde mevzuata uygun karar verme imkanları kalmayacaktır. 

 

Bu kanun düzenlemesi sonrası yeniden bir kanun düzenlemesi mümkün müdür?

 

    Anayasa Mahkemesi genel şartlar ile ilgili uygulama imkanı olmadığını açıkça vurgulayarak kanunu iptal etmiştir. Genel şartlar yerine genel şartlardaki düzenlemeleri kanun ile uygulamaya getirmek mümkün gibi gözükse de Anayasa Mahkemesinin iptal kararı incelendiğinde, kanunun iptal sebebi sadece idareye geniş takdir yetkisi verilmesi değil bu düzenlemenin Anayasa’nın 

5. 13. 17. 35. ve  48 maddelerine aykırı olmasıdır. Bu nedenle bu maddelere aykırı vatandaş-sigorta şirketi dengesini değiştirecek düzenmeler Anayasa Mahkemesinden Anayasa aykırılık nedeniyle yine iptal olması gerecektir. 

 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

 

    Ödemesini dava ile alan, tahkim ile alan, hak düşürücü ya da zamanaşımına uğrayan hak sahipleri için geri dönülmez bir hak kaybı bulunmaktadır. Bu durum bile mağduriyetin milyarlarca TL olduğunu vatadaş açısından göstermektedir. % 100 maluliyeti olan vatandaşın arabuluculuk ile tek teminattan tazminat alması halinde % 100 zarar ettiği görülmektedir. Bu durum için Arabuluculuk açısından yeni bir içtihat oluştur mu ilerleyen süreçte ortaya çıkacaktır. 

 

    1 Haziran 2015, 19 Şubat 2019, 24 Nisan 2016, 1 Nisan 2020 gibi bir tarihte vatandaş-sigorta şirketleri dengesini değiştirecek düzenlemelerin işe yaramadığı bir kez daha Anayasal olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle vatandaş-sigorta şirketi dengesinin her iki tarafında ekonomik ve mali geleceğini yok etmeden yeniden düzenlenmesinde fayda bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin tek taraflı olarak değil bu konuda vekillik yapan avukatların, sigorta temsilcilerinin, üniversitelerin ilgili akademik kadroları, adli tıp uzmanları dahil herkesin katılımı ile sil baştan yeniden düzenlenmelidir. Aksi halde gelecekte riskini bilmeyen bir sigorta şirketi, gelecekte hakları her an değişen vatandaş olacaktır. 

 

    Anayasa Mahkemesi kararının devam eden uyuşmazlıklara geçmişe yürümesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1671 E. , 2019/973 karar gereği hukuk gerekçesi kısa özeti:

 

    “Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış olan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülemez. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanı sıra, iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması zorunludur.Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya 

da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de, hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanması gerekeceği açıktır”. Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 Esas, 2011/3384 Karar.    

 

    Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca somut norm denetimi yapıldığından, Anayasa’nın Üstünlüğü ilkesi uyarınca, uyuşmazlığa bakan hakim, iptal kararına uymak ve iptal edilen kanun hükmünü uygulamamak zorundadır. Yargıtay ve Danıştay’ın istikrar kazanan kararlarında da bu 

 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com

 

husus kabul edilmiştir. Dava tarihinden önce iptal edilmiş bir kanun maddesine dayalı olarak karar vermek mümkün değildir. Böyle bir düşünce Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürütülmesi 

 

değil ileriye yürütülmemesi sonucunu doğurur ki bu mahkemelerin Anayasa Mahkemesinin kararlarını yerine getirmemesi anlamı taşıdığı gibi Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliği, bağlayıcılığı ve Anayasanın üstünlüğü ilkelerine aykırı olacaktır.

Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde şu sonuçlara varmak kaçınılmaz olmaktadır.
a) Anayasanın 152. maddesine göre itiraz yoluna başvuran mahkemeler Anayasa Mahkemesi kararlarına uymak zorundadırlar.
b) İtiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararından önce açılan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecektir. Bu halde iptal kararı eldeki dava bakımından11/10/2020 13:41 Yargıtay Bilgi İşlem Merkezi Müdürlüğü Tarafından Oluşturulmuştur. geriye yürümüş olacaktır. Mahkemelerin, itiraz yolu ile yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararına uymak zorunda oldukları sonucuna ulaşılmak kaçınılmazdır. Bu durum 152. maddenin amir hükmüdür. Bir kere iptal kararı geriye yürümeyecekse dava mahkemelerinin aykırılık itirazlarını Anayasa Mahkemesine iletmelerinin bir anlamı olmayacaktır. İtirazın bir anlam ifade edebilmesi için en azından durdurulan dava açısından iptal kararının geriye yürümesi gerekmektedir(Tunç, H. Türk Anayasa Yargısında İtiraz Yolu Erzincan 1992. S: 72 ).

c) İtiraz yoluyla yapılan başvuru üzerine iptal edilen hükmü, benzer işlerde uygulama durumunda bulunan başka mahkemeler de Anayasa Mahkemesi iptal kararına uymak zorundadırlar ve iptal edilen yasa maddesine dayanarak karar veremeyeceklerdir.

d) Hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçları doğurmuş, kesin hüküm halini almış, adli ve idari yargı kararları ile netleşmiş, yargılama konusu oluşturmayan ve oluşturmayacak olan durumlarda Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye yürümez.
e) İptal kararlarının Anayasanın 153/5. maddesi uyarınca geriye yürüyemeyeceği hallerde kesinleşmiş Yargı kararları Yargılamanın iadesine konu teşkil etmezler ve bu yolla ortadan kaldırılamazlar. Belirtmek gerekir ki iptal kararları, kesinleşmiş yargı kararlarını etkilemez. Başka bir anlatımla iptal kararları, daha önce verilip kesinleşmiş olan yargı kararlarını geçersiz kılmaz, ortadan kaldırmaz, yargılamanın yinelenmesini gerektirmez. Ancak, görülmekte olan davalarda ve henüz kesin çözüme bağlanmamış anlaşmazlıklarda mahkemeler, iptal kararından sonraki duruma göre karar vermekleyükümlüdürler.

 

Davanın taraflardan birisi; hakkında uygulanacak kanun maddesinin Anayasa aykırı olduğu kanaatinde ise bunu iptal ettirerek aleyhindeki olumsuz durumu ortadan kaldırmak için mahkemeye başvuracaktır. Bu başvuru, kişi için Anayasal bir haktır. Hak kullanıldığında sahibine bir yarar sağlamayacaksa zaten ortada bir hak yok demektir. Bu durumda bu hususa ilişkin Anayasa hükmünün bir anlamı olmayacağı gibi bu hükmü koyan Anayasa Koyucunun da "abesle iştigal ettiği" gibi garip bir sonuca ulaşılacaktır.

Uygulamada, itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvuran mahkeme; itirazı haklı görülerek yasanın ya da bir kuralın iptali halinde, iptal edilen yasa maddesi veya kuralı yok kabul ederek karar vermektedir. O halde somut norm denetiminde Anayasaya aykırılık itirazında bulunan tarafın iptal kararının sonuçlarından yararlanması gerekir (Özbudun, E. Türk Anayasa Hukuk 7. Bask

 

 

    Konu ile ilgili yazı için düzeltmeler konusunda katkı ve bilgi için tarafıma mail yada telefon ile ulaşabilirsiniz. Herkesin yararlanması açısından imla hataları tekrar kontrol edebilme imkanımız olmamıştır. Anlayışınız ve ilginiz için teşekkür ederiz. 

 

 

 

AVUKAT ARABULUCU MAHMUT ALTINEL

www.altinelhukuk.com www.altinelarabulucu.com 

0 212 234 52 20 mahmut@altinelhukuk.com 

 

Yorumlar

Yorum Yap