T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2017/17-1315 KARAR NO : 2017/1239 kararının hukuki değenlendirmesi.

T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2017/17-1315 KARAR NO : 2017/1239 kararının hukuki değendirmesi.

 24 Nisan 2016 yılında Karayolları Trafik Kanununda yapılan değişiklik ile kendi kusuru ile trafik kazasında vefat eden kişilerin desteğinden yoksun kalanların tazminat hakları 24 Nisan 2016 yılında ortadan kaldırılmıştı. Fakat, bu değişikliği -kanunu geçmişe yürüterek- geçmişe yürüten Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 1 haziran 2015 sonrası kesilen tüm trafik sigortası poliçelerinin dahil ederek hukuki bir yanlış yapmıştı. Gerekçesinde herkes poliçe düzenlendiğinde içeriği bilmektedir. Böyle ise neden bir kanun değişikliğine ihtiyaç vardı? Bunun açıklaması ne yazık ki yoktur. 

Fakat, bu karardan sonra Hukuk Genel Kurulu kararıyla 1 haziran 2015 tarihinden önce kesilen trafik sigortası poliçeleri kapsamında kendi kusuru ile trafik kazasında vefat eden kişilerin desteğinden yoksun kalan kişilerin tazminat alma haklarını ortadan kaldıran bir karar verilmiştir. 2011 tarihli Hukuk Genel Kurulu kararıyla onbinlerce kişi tazminat hakkına sahip olmuştur ve bir çok uyuşmazlık yargı önüne gelmiştir. Bu uyuşmazlıklar ile ilgili olumlu kararlar neticesinde bir çok davacı tazminatlarını sigorta şirketleri ödemiştir. Halen derdest olan binlerce dava ve tazminat almayı bekleyen herhangi bir yasal girişiminde bulunmamış binlerce kişi bulunmaktadır. Yeni kararla bir çok davacının davası reddedilme tehlikesi bulunmak olup ayrıca vekalet ücreti ve yargılama masrafları ile karşı karşıya kalacaklardır.Hukuk güvenliği ilkesi açısından ciddi bir sorunla karşı karşıyayız.  

Sigorta şirketleri, yeni çıkan hukuk genel kurulu kararını sebeb göstererek ödeme yapmama yolunu tercih etmeye başlamıştır. Fakat,2017 tarihli yeni hukuk genel kurulu kararı bir çok hukuki yanlışlarla dolu olup zorlama bir karardır. Ayrıca somut olayın özellikleri çok farklıdır. 

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU ESAS NO : 2017/17-1315 KARAR NO : 2017/1239 karar, T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU T. 22.2.2012, E.2011/17-787 K.2012/92 kararına yönelik içtihat değişikliği değildir. Her iki kararın tarafları ve somut olayın meydana gelmesinde farklılıklar bulunmaktadır.

1-Yeni kararda taraf sigorta şirketi değildir, yeni kararda taraf araç işleteni İÇİŞLERİ BAKANLIĞIDIR. Eski kararda taraf Sigorta Şirketidir. Sigorta şirketleri trafik sigortası genel şartlar kapsamında da sorumluluğu bulunmaktadır.

2-Yeni karar kusur sorumluluğu üzerine verilmiştir, eski karar tehlike sorumluluğu üzerine verilmiştir.Karayolları Trafik Kanunu değişmeden araç işletenin sorumluluğu için tehlike sorumluluğu yerine kusur sorumluluğu üzerine karar verilemez.

Tehlike sorumluluğu için zarar ve illiyet yeterlidir, zarar verenin kusuru aranmayacaktır. Araç işletenin sorumluluğu kusurun olması gereken haksız fiil sorumluluğu değil tehlike sorumluluğudur. Tehlike sorumluluğunda tehlikeye yol açanın, bir zarara sebebiyet vermesi gerekir.

Trafik kazalarında tehlike sorumluluğun doğması için ;

1-Aracın işletilme halinde olması gerekir,

2-Zararın meydana gelmesi gerekir,

3-Zararla aracın işletilme halinde olmasından dolayı illiyetinin olması gerekir.

 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 19 Aralık 1958 tarihli İsviçre Trafik Kanunundan alınmıştır. Motorlu araçların işletilmesinden dolayı büyük tehlikelerin meydana gelmesi ve bu tehlikeler sonucunda büyük zararların oluşması sonucu “tehlike sorumluluğu” şeklinde düzenlenmiştir.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda;

85. maddesi sorumluluğu ikiye ayırmıştır;

Araç işletilme halinde olmadığında; K.T.K. 85/III- İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için, zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekir. (KUSUR SORUMLULUĞU)

Araç işletilme halinde; K.T.K  85 V- İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur. (TEHLİKE SORUMLULUĞU)

K.T.K. 86. MADDESİ: İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.

Araç işletilenin tehlike sorumluluğu kapsamında sorumluluktan kurtulması için;

1-Kendisinin ve eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın (araç sürücüsü kusurundan kendisi sorumludur, bu nedenle araç sürücüsü kusuru yoksa sorumluluktan kurtuludur, tek taraflı kazalarda zaten araç sürücüsü kazanın meydana gelmesinde kusurludur, bu nedenle bu kurtulma yolundan kurtulma şansı yoktur.)

2-Araçtaki bozukluk kazaya etkilemiş olmaksızın,

3-Kazanun mücbir sebep ve zarar görenin veya 3. Kişinin ağır kusuru ile meydana gelmesi, (deprem gibi mücbir sebep olması, destekten yoksun kalanların ağır kusurunun olması gibi ya da karayolları genel müdürlüğü yol yapımında bir takım yanlışlar nedeniyle gibi 3. Kişi konumunda olanların kazaya sebebiyet olması)

Şartlar gerekir. Bu şartlar yoksa ARAÇ İŞLETENİ KAZANIN MEYDANA GELMESİNDE ZARARA UĞRAYANLARIN ZARARINI KARŞILAMAK ZORUNDADIR.

Araç işleteninin eylemlerinden sorumlu olduğu kişiler K.T.K. 85. V. E göre araç sürücüleridir. Destekten yoksun kalma tazminatını araç sürücüleri vefat etmesi nedeniyle desteğinden yoksun kalanlar almaktadır. NitekimBK’nun 44/I. maddesi, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Fakat, desteğin yakınlarının kazanın meydana gelmesinde kusurları bulunmamaktadır.

T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2017/17-1315 KARAR NO : 2017/1239 kararında

“nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin kusurlu davranışlarının da aynı şekilde destek görenlere yansıyacağının kabuledilmesigerekir”

“Çünkü kendi kusuruyla sebebiyet verdiği ya da artmasına neden olduğu zararın ödettirilmesini istemek Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olacaktır.”

Yaptığı gerekçeklendirme “tehlike sorumluluğu” ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Kusurun yansıma ile kusursuz kişilere sirayet etmesi kazanın meydana gelmesinde kusursuz kişileri cezalandırmaktır.Bu şekilde bir kusur türü hukuk sistemimizde bulunmamaktadır.   Zorlama ile K.T.K. 85. ve 86. Maddesinde araç işleteninin sorumluluğunu kusur sorumluluğuna çevirmek mümkün değildir. Müteveffanın kendi kusuru nedeniyle meydana gelen zararla ilgili talebi olması gibi vahim bir değerlendirme yapılmıştır. Hayatta olmayan bir kimsenin “kendi kusurumdan yararlanmak” istiyorum diye bir talebi var diye nitelendirme yapmak kabul edilemez. Destekten yoksun kalma tazminatı, doğrudan doğruya hayattaki destek kişilerinin kişiliklerinde doğan bir haktır; bu hak müteveffadan geçmemektedir. Ölen kişiler dava açmamaktadır. Ölenin malvarlığı ile mirası ile destek isteyen kişilerin talepleri arasında bağlantı yoktur. Mirasçı olmayan kişilerin desteğini ispatladığı müddetçe tazminat isteme hakları bulunmaktadır.

DESTEKTEN YOKSUN KALMA ZARARI, VEFAT EDENİN UĞRAMIŞ OLDUĞU ZARAR NEDENİYLE BİR YANSIMA ZARAR DEĞİLDİR. Ölen kişinin ölümle beraber malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisi sona ermiştir. Destekten yoksun kalanlar, doğrudan desteğin sona ermesi nedeniyle zarara uğramaktadır. Dolaylı bir zarara bunun sonucunda da yansıma yoluyla zarara uğramamaktadırlar. Ölenin, zaten hayattayken destek verdiği kişilere mal varlığı desteği yapmaktadır. Bu nedenle bu desteğin bitmesi ile malında bir zarar olmamaktadır.

Destekten yoksun kalanlar, mirasçılık sıfatına bağlı olmaksızın murisin kendi sahip olacağı bir hakla ilgisi bulunmamaktadır.  Murisin hakkı ve sonucunda murisin talebi gibi değerlendirme yapmak yanlıştır.

Yukarıda açıkladığımız üzere kararın hukuki bir altyapısı yoktur, zorlama ile çıkar yol bulumayan hukukçuların dayandığı Medeni Kanunun 2. Maddesine kadar gitmek aşırı bir zorlama olmuştur. Özel kanun olan  Karayolları Trafik Kanununda açıkça “tehlike sorumluluğu ilkeleri” dururken Medeni Kanununun 2. Maddesinden çıkar yol arayarak bir karar oluşturmak özel kanununun uygulanmaması sonucunu doğurmaktadır.

Yukarıda açıkladığımız üzere T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu ESAS NO : 2017/17-1315 KARAR NO : 2017/1239 kararı yanlıştır. Ayrıca, bu kararın doğru olduğu kabul edilse bile somut davanın tarafları farklıdır. Bu farklılık nedeniyle trafik sigortası şirketlerine karşı açılacak davaların akıbeti de farklılık gösterecektir.

Hukuk Genel Kurulu kararının mevcut içeriğinden İçişleri Bakanlığı’na karşı açıldığı görülmektedir. Davanın doğrudan araç işletilene açılması yerine sigorta şirketine açılması davanın sonucu açısından farklılık gösterecektir. Sigorta şirketleri Borçlar Kanunu, Karayolları Trafik Kanunu ve Trafik Sigortası Genel Şartlar çerçevesinde sorumluluğu bulunmaktadır. Araç işletenlerinin sorumluluğu Borçlar Kanunu ve Karayolları Trafik Kanunu kapsamındadır.

15 Ağustos 2003 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlar ve 1 Haziran 2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlar çerçevesinde değerlendirme yapmak gerekir.

15 Ağustos 2003 tarihli genel şartlarda teminat dışı kalan haller açıkça sayılmıştır. Bu haller arasında, 1 Haziran 2015 tarihli genel şartlarda A.6. TEMİNAT DIŞINDA KALAN HALLER:Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri bulunmamaktadır.

Şahsın kusuruna denk gelen destek tazminatları 1 haziran 2015 tarihinde kapsam dışı bırakılmıştır. Bu tarihten önceki destek taleplerinde Sigorta Şirketlerinin genel şartlar gereği kapsam dışı bırakılmayan destek şahsın kusuruna denk gelen tazminat talepleri tehlike sorumluluğu kapsamında sorumluluğu bulunmaktadır.   Özel kanun ve özel kural, genel kanun ve genel kuralı kaldırır. B.K. göre K.T.K. ve genel şartlar özel kanun ve özel kurallar bütünüdür. Bu nedenle borçlar kanununda yer alan kusur sorumluluğunu ile Karayolları trafik kanununda yer alan tehlike sorumluluğu çatışmaktadır. Bu çatışmanın sonucu, özel kanunun uygulanması gerekir. Zorlama yollarla Medeni Kanunun 2. Maddesinin uygulanması yanlıştır.

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Yap