20 MART 2020 TARİHLİ YENİ TRAFİK SİGORTASI GENEL ŞART DEĞİŞİKLİĞİ NE TÜR DEĞİŞİKLİKLER YAPMIŞTIR?

20 MART 2020 tarihinde RESMİ GAZETEDE YAYINLANAN TRAFİK SİGORTASI GENEL ŞARTLARI DEĞİŞİKLİĞİ DESTEKTEN YOKSUN KALMA VE İŞ GÖRMEZLİK TAZMİNATLARI AÇISINDAN ne tür değişiklikler yapmaktadır?

                Öncelikle yazımızda maddi hasar ve değer kaybı kısımları değerlendirmeye alınmadığını belirtmek isterim.  Ayrıca çok fazla değişiklik yapmayan hususlar yazımızda irdelenmemiştir.

MADDE 2 – Aynı Genel Şartların A.5. inci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) Sürekli Sakatlık Teminatı: Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, bu Genel Şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan ve tıbben gerekli olan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır. Kaza nedeniyle mağdurun sürekli iş göremezliği bu teminattan karşılanır.

Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu dikkate alınır. Sigortacı söz konusu rapor hakkında ilgili mevzuat uyarınca itiraz usulüne başvurduğunda mağdurun itiraz üzerine yaptığı belgelenmiş harcamalarını bu teminat kapsamında karşılamakla yükümlüdür Tazminat ödemesinde, ilgili sağlık hizmet sunucularınca tanzim edilecek trafik kazasına ilişkin belgelerde illiyet bağı ile ilgili tespitin yer alması durumunda bu tespitin aksini ispat sigorta şirketine aittir. Sigortacı söz konusu rapor hakkında ilgili mevzuat uyarınca itiraz usulüne başvurduğunda mağdurun itiraz üzerine yaptığı belgelenmiş harcamalarını bu teminat kapsamında karşılamakla yükümlüdür.”

·         24 Nisan 2016 tarihli kanun değişikliği ile 1 Haziran 2015 tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde bakıcı gideri “TEDAVİ GİDERLERİ TEMİNATI” kapsamından çıkartılıp, SÜREKLİ SAKATLIK TEMİNATI’na dahil edilmişti. Zaten bakıcıya muhtaç olan kimselerin maluliyeti yüksek olması nedeniyle sadece SÜREKLİ İŞ GÖRMEZLİK TAZMİNATI ,SÜREKLİ SAKATLIK TEMİNATI’nı doldurmuş olacağından bu madde ancak yaşça büyük, kusur durumu tali olan aktüeri teminat limitini doldurmamış sürekli engele maruz kalan vatandaşlarımız işine yarayacağını kabul etmek mümkündür. Bunun dışında GENEL OLARAK BAKICI GİDERİ GENEL OLARAK TEMİNAT DIŞINDA KALACAKTIR.  TEMİNAT LİMİTLERİ aşan bakıcı giderleri için ARAÇ İŞLETENİNE VE ARAÇ SÜRÜCÜSÜNE karşı talepte bulunmak gerekir. % 50 ve kısmı bağımlılık nedeniyle bakıcı gideri hususuda aşağıda irdelediğimiz şekilde yönetmeliğe eklenmiştir. Ayrıca İhtiyari Mali Sorumluluk Sigortalarının araştırılması gerekmektedir. Bu kapsamda SGK’ın TEDAVİ GİDERLERİ TEMİNATI dahilinde sigorta şirketlerinin sorumluluklarını üstendiği mevzuat dikkate alınırsa SGK’nın sorumluluğu ayrıca detaylı incelenmesi gereken bir konudur.

·         Kaza nedeniyle mağdurun tedavisi tamamlanması sonrası Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik  kapsamında yetkili bir hastaneden alınacak sağlık kurulu raporu sürekli iş görmezlik tazminatının karşılanması için zaten zorunluydu. Burada üzerinde vurgulanması gereken şey, yetkili bir hastane olmasıdır.  Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Kurumlarından alınan mütalaa niteliğinde raporlar, yetkili bir hastaneden alınan rapor değildir. Bu hastanelere buradan ulaşabilirsiniz. Sigorta Tahkim Komisyonu kararlarında ve Bölge Adliye Hukuk Mahkemeleri kararlarında “ADLİ TIP VE ÜNİVERSİTE HASTENELERİNİN ADLİ TIP BİRİMİNDEN” alınan raporlar dikkate alınır YARGITAY KARARLARI artık işlevsiz kalmış durumdadır. Sigorta Tahkim Komisyonu, artık yönetmelik doğrultusunda yetkili hastanelerden rapor talep etmesi gerekir. Fakat bu süreçte, hastanelerin rapor düzenleme konusunda yaşanan sorunlar çözülmeden bir çok mağduriyet yaşanacaktır. Hem hastanelerden randevu almak hem de raporlara itiraz edilmesi halinde itiraz sürecinin uzun sürmesi bir çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Bu açıdan, Sigorta Tahkim Komisyonu’nunda tarafların itiraz ettiği raporlarda hangi hastanelerin belirleneceği, bu hastanelerde rapor düzenleme süresinin sigorta tahkim komisyonu tarafından verilen süre içinde olmasının sağlanması konusunda bazı adımların atılması gerekmektedir. Aksi halde, yetkili olan hastaneden alınmayan raporlarla kararlar verilmiş olacaktır. Yetkili hastaneden usulüne uygun rapor alınması için, yetkili hastaneler ile Sigorta Tahkim Komisyonu arasındaki yaşanacak problemlerin giderilmesi gerekmektedir. Aksi halde vatandaşlarımız mağduriyet yaşayacak ya da yetkisiz hastanelerden alınacak raporlar olursa sigorta şirketleri hukuksuz ödemelerle karşı karşıya kalacaktır.  Çözüm önerisi, Sigorta Tahkim Komisyonunun Sağlık Bakanlığı ile illerde tahkim komisyonu sevklerinin müzekkerede verilen süre içinde rapor düzenlenmesi için altyapı çalışması yapmasıdır.

 

MADDE 3 – Aynı Genel Şartların B.2.nci maddesinin 2.1. inci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “2.1. Sigortacı; hak sahibinin, kaza veya zararın tespit edilebilmesi için bu Genel Şartlar ekinde yer alan gerekli tüm belgeleri sigortacının merkez veya şubelerinden birine ilettiği tarihten itibaren sekiz işgünü içinde tazminatı hak sahibine öder. Sigortacının kendisine iletilen belgelere haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden ya da başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde söz konusu süre yeni talep edilen belgenin sigortacının merkez veya şubelerinden birine iletilmesinden sonra başlar. Sigortacı hak sahibinden münhasıran hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgeleri talep edebilir.

·         Bu düzenleme çok fazla farklı bir hukuki durum ortaya çıkarmamıştır. Sigorta şirketlerinin 8 gün içinde ödeme yapması pek görünen bir durum değildir. Genel şartlar ekinde belirlenen belgeler hasar başvurusu halinde sunulsa bile ödemede gecikmeler yaşanmaktadır. Fakat bu gecikmenin olabilmesi için madde içeriği değiştirilmiştir. Ancak haklı olarak itiraz etmesi veya kendisinin hak sahibinden ya da başka bir kurumdan haklı olarak yeni bir belge talep etmesi halinde 8 günlük süreyi aşması mümkündür. Bazen hak sahibinin tazminat durumunu etkilemeyecek belgeler sırf 8 günlük sürenin uzatılması için talep edilmektedir, bu açıdan bu talepler olduğunda yukarıda yazılan gerekçe ile bu belgelerin istenmesi hak sahibinin tazminat hakkını etkileyen bilgi ve belgelerden olmadığı nedeniyle itiraz edebilir ve gerekçe istenmesi mümkündür.

 

MADDE 4 – Aynı Genel Şartların C.7.nci maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “C.7. SİGORTACIYA BAŞVURU VE YETKİLİ MAHKEME Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce Ek: 6’da belirtilen tazminat ödemelerinde istenecek belgelerin tamamı ile birlikte ilgili sigortacıya yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigortacının başvuru tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi kısmen veya tamamen karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde ya da tazminat tutarında anlaşma sağlanamadığı hallerde sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinde, kazanın meydana geldiği yer mahkemesinde ya da zarar görenin ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği gibi uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna da başvurulabilir.”

·         EK:6 belgeler tamamı ile birlikte ilgili sigortacıya yazılı başvuruda bulunması ile sigorta şirketinin 15 gün içinde cevap vermesi veya verilen cevap yeterli olmaması halinde dava yada sigorta tahkim komisyonuna başvurabileceği düzenlemesi zaten mevcuttu. HMK düzenlenen yetki hususunun tebliğ ile yeniden düzenlenmesi gerekli bir husus değildir. Kanunda yetkili olan her mahkemede dava açmak zaten mümkündür. Bu tebliğ kanunu değiştirmeyecektir. Yargıtay Kararlarına göre Sigorta Şirketlerinin Bölge Müdürlüklerinin bulunduğu yerde de dava açılabilmektedir. Bu düzenlemenin amacı, bunu değiştirmekse pek hukuki bir sonucu olmayacağını belirtmek gereklidir. Zaten dava şartı olarak 15 günlük süre hususu 24 Nisan 2016 tarihli düzenlemede mevcuttu. Bu açıdan pek değişiklik olduğunu söylenemez. Fakat burada şu hususa dikkat çekmek gerekir, EK6’da yer alan belgelerden eksik olduğunda bunu mahkemeler ya da Sigorta Tahkim Komisyonu dikkate alıp dava şartının yerine gelmediği için HMK 114 (2) Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır. Bu hususun 24 Nisan 2016 tarihli kanunu düzenlemeye girmesi kanunen bir dava şartının varlığını kabulü mümkündür. MADDE 115- (1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. (2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Sağlık Kurulu raporu eksikse bu eksik giderilebilir bu eksik midir? Evet giderilebilir bir eksiktir. Fakat mahkemenin vereceği kesin sürede tamamlanması mümkün müdür? Yeni bir kaza da 2 haftalık kesin sürede sürekli engelli raporu alınması pek mümkünde değildir. Bu değerlendirmeyi mahkemenin yapabilmesi bilimsel olarak mümkün değildir. Bazı davalılarda organ kayıplarında 2 haftalık sürede, iyileşme süreci olmadığı için eksik tamamlanabilir. Ayrıca, 2 haftalık sürede sunulan SÜREKLİ OLMAYAN SÜRELİ OLAN ENGEL RAPORLARI SUNULDUĞUNDA nasıl bir yol izlenecektir? İyileşme süreci geçmeyen engellerde, hastaneler sürekli yerine SÜRELİ raporlar düzenlemektedir. Böyle bir rapor ile başvurulduğunda sigorta şirketi, iyileşme süreci geçmediği bu nedenle iyileşme sürecinin geçmesi bekleneceği ilgili cevap vermektedir. O zaman verilen cevabın talebi kısmen veya tamamen karşılanmadığı nedeniyle dava şartı yerine gelmiş olur mu? Tüm bunların netleştirilmesi gerekmektedir. Bana göre, vatandaşlarımızın anayasal hakkı  (36. Madde) hak arama hürriyeti, kanun ya da tebliğ ile ötelenemez. Mahkemeler aracılığı ile maluliyet tespitlerinin yapılması gayet mümkündür. Yargı yükünün hafifletilmesi ya da sigorta şirketlerinin mahkeme yüklerinin hafifletilmesi nedeniyle bu şekilde bir engel yerine, vatandaşlarımıza daha hızlı ve hak kaybına neden olmayacak şekilde ödemeler nasıl yapılabilir üzerine durmak daha doğru olurdu.  Dava şartı eksikliğinin tamamlanabilir bir eksiklik olduğu ile ilgili güncel Sigorta Tahkim Komisyonu uyuşmazlıkları için güncel BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRESİ kararının özeti aşağıda sunuyorum. Bu karara göre, bu eksiklik tamamlanabilir bir eksiklik olup tamamlanması için direkt usulden ret değil kesin süre verilmelidir. Uygulamada da genel olarak bu şekilde olmaktadır. Fakat kesin süre içinde eksiklik tamamlanması çoğu zaman mümkün değildir, bu şekilde durum oluşursa taraflar arasında uyuşmazlık olduğu kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekir. Sigorta Tahkim Komisyonunda ise sürelerin sınırlı olması nedeniyle verilen süre içinde tamamlanmazsa usulden ret verilebilir. Sigorta Tahkim Komisyonunun vereceği süre az olmaması gereklidir. Bu açıdan raporun tamamlanmasına yetebilecek süreler verilmelidir.

T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9.HUKUK DAİRESİ K A R A R ESAS NO : 2020/60 KARAR NO : 2020/166

Somut uyuşmazlıkta, başvuru tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK'nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup başvuru tarihinden önce davalı ... Şirketine başvuru yapıldığı halde sigorta şirketi tarafından başvuruya eksik belge temini yönünde cevap verildiği dosya kapsamı ile sabittir.İHH tarafından itiraza konu dosyada sigorta şirketine ZMSS Genel Şartlarında belirlenen Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre alınmış sağlık raporu ile başvuru yapılmadığı ve bu nedenle başvurunun gerekli belgelerle yapılan geçerli bir başvuru olmadığı gerekçesi ile başvurunun usulden reddine karar verilmiştir. Eksik olduğu belirtilen yönetmelikteki kriterleri sağlayan maluliyet oranını gösterir sağlık kurulu raporunun alınması için geçecek süre nazara alındığında KTK'nın 97. maddesinde öngörülen 15 günlük cevap süresinin makul olmayacak şekilde aşılması sonucu doğacağından başvurunun sonuçsuz kaldığının kabulü gerekir. Tamamlanabilir dava şartı niteliğinde ki bir hususun eksik ya da hatalı yerine getirilmiş olması halinde eksiliği gidermek üzere kesin mehil verilmeksizin başvuru koşulunun yerine getirilmediği kabul edilerek usulden red kararı verilmesi yargıya ulaşılabilirliğe engel mahiyette olacaktır. Kaldı ki hakem heyeti önüne gelen bir uyuşmazlıkta HMK'nın 281/2-3.maddesi gereğince denetim yaparak resen maluliyet raporunda ki eksiklik veya belirsizliğin tamamlanması için ara karar kurularak başvuran vekiline mehil verilmelidir. Bu durumda İHH tarafından, davacı tarafından, davalı ... Şirketine KTK'nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulunun yerine getirildiği ve olumsuz sonuçlandığı ve buna bağlı olarak 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/13.maddesinde ki başvuru koşulunun da yerine getirildiği kabul edilerek, dosyaya sunulan maluliyet raporu eksik ya da hatalı ise bu eksikliği gidermek üzere davacı/başvuran vekiline kesin mehil verilmesi ve davalı vekilinin UHH kararına karşı diğer itirazları da incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde usulden red kararı verilmiş olması doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 

T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 40. HUKUK DAİRESİ BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ K A R A R I DOSYA NO: 2019/4470 KARAR NO: 2020/216

Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının davalı vekilinin itiraz başvurusu üzerine İtiraz Hakem Heyeti tarafından kaldırarak, 2918 sayılı KTK'nin 97'nci maddesinde öngörülen özel dava şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle başvurunun usulden reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından dava açılmadan önce davalı ... şirketine başvuruda bulunulduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Davalı ... şirketi, başvuru sırasında davacı vekili tarafından, davacının yaralanmasına ilişkin sağlık kurulu raporunun ZMMS genel şartlarında öngörülen Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık raporu sunulmadığını ileri sürmüş ise de, sigorta kuruluşuna başvuruda bulunulmasına ilişkin 6704 sayılı Kanunun 5'inci maddesiyle değiştirilen 2918 sayılı KTK'nin 97'nci maddesinde hangi belgelerin ekleneceğine dair bir düzenlenmeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, davacının sigorta şirketine yazılı olarak başvuruda bulunduğu sabit olduğu da gözetildiğinde, sunulan raporun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olmadığı ilişkin gerekçe, hak aramanın özünü kısıtlayabilecek nitelik taşıyan gerekçelerle başvurunun reddine karar verilmesi doğru kabul edilmemiştir. Bu itibarla sigorta kuruluşuna dava açılması için öngörülen dava şartının gerçekleştiği kabul edilerek yargılamaya devam edilmeli ve taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir. Bu bağlamda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nın 353/1-a/6'ncı maddesi gereğince İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen biçimde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 9.HUKUK DAİRESİ K A R A R ESAS NO : 2019/3724 KARAR NO : 2019/4123

15 günlük cevap süresinin makul olmayacak şekilde aşılması sonucu doğacağından başvurunun sonuçsuz kaldığının kabulü gerekir. Tamamlanabilir dava şartı niteliğinde ki bir hususun eksik ya da hatalı yerine getirilmiş olması halinde eksiliği gidermek üzere kesin mehil verilmeksizin başvuru koşulunun yerine getirilmediği kabul edilerek usulden red kararı verilmesi yargıya ulaşılabilirliğe engel mahiyette olacaktır. Kaldı ki hakem heyeti önüne gelen bir uyuşmazlıkta HMK'nın 281/2-3.maddesi gereğince denetim yaparak resen maluliyet raporunda ki eksiklik veya belirsizliğin tamamlanması için ara karar kurularak başvuran vekiline mehil verilmelidir. Bu durumda İHH tarafından, davacı tarafından, davalı Sigorta Şirketine KTK'nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulunun yerine getirildiği ve olumsuz sonuçlandığı ve buna bağlı olarak 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/13.maddesinde ki başvuru koşulunun da yerine getirildiği kabul edilerek, dosyaya sunulan maluliyet raporu eksik ya da hatalı ise bu eksikliği gidermek üzere davacı/başvuran vekiline kesin mehil verilmesi ve davalı vekilinin UHH kararına karşı diğer itirazları da incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde usulden red kararı verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılarak dosyanın Sigorta Tahkim Komisyonuna iadesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

 

MADDE 5 – Aynı Genel Şartlara aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir. “Genel şartların uygulanacağı sözleşmelere ilişkin geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 1 - Bu maddenin yürürlük tarihinden önce akdedilmiş sözleşmelere sözleşmenin akdedilme tarihinde geçerli Genel Şartlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra akdedilen sözleşmelere ise bu Genel Şartlar uygulanır.

·         Hukuka uygun olarak hukuki düzenlemelerin geçmişe yürümeyeceği ancak bu değişikliğin yürürlük tarihi olan 1 NİSAN 2020 tarihinden sonra poliçeler için geçerli olacaktır. Genel olarak en çok karıştıran husus, olay tarihi ile poliçe tarihidir. Genel şartların yürürlük tarihi için olay tarihi (kaza tarihine) bakılmaz, poliçe düzenleme tarihine bakılması gerekir. Çünkü tarafalar hangi tarihte poliçe düzenleyip poliçe üzerinde anlaşma sağlanmışsa o tarihteki genel şartlar geçerli olur. Mesela, kaza 25 Nisan 2020 yılında olmuş olduğunu kabul edelim. Poliçe düzenleme tarihi 25 Mart 2020 tarihi olsun. Böyle bir uyuşmazlıkta “sözleşmenin akdedilme tarihi” olan 25 mart 2020’de geçerli olan 1 haziran 2015 tarihli genel şartlar geçerli olur. 1 Nisan 2020’de yürürlüğe giren değişiklikler bu uyuşmazlık için uygulanmaz. Fakat, uygulamada bu ayrımın bile doğru yapılmadığı görülmektedir. Ne yazık ki, mevzuatların bu kadar sık değişmesi uygulamada yeknesaklığı ortadan kaldırmaktadır. Genel şartların ne kadar sık değiştiğini hep birlikte gözlemlemiş bulunmaktayız. Hak kaybına uğramamak ve uğratmamak için mevzuat değişikliği ve bu değişikliğin getireceği yönde uyuşmazlıkların çözümlenmesi gerekmektedir.

 

MADDE 7 – Aynı Genel Şartların ekinde yer alan Ek: 2 aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Ek:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması ile ilgili düzenlemeler getirilmiştir.

·         Buradaki düzenlemelerin çoğu uygulamalarda artık bilinenden farklı değildir. Fakat birkaç şeye vurgu yapmak önemli olduğu düşüncesindeyim. Vefat eden kişinin geliri hususu tazminatların hesaplamasında önemli bir değişkendir. “Kaza tarihi itibarıyla vergilendirilmiş bir resmî belgeli (SGK Hizmet Dökümü, Bordro, Gelir Vergi Beyannamesi) gelir beyanı yok ya da gelir beyanı net asgari ücretten düşük ise net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılır. iv. İşyeri veya iş sahiplerinin ya da ortaklarının vefat etmesi durumunda, kendi işyerlerinde gerçekleştiremedikleri çalışmanın yerine getirilmesi için katlanacakları emsal maliyet, destekten yoksun kalma tazminatında kullanılacak gelir adına emsal ücret olarak kullanılır. Bu hal dışındaki durumlarda emsal ücret kullanılmaz. Emsal ücret, işyerinin veya iş sahibinin kaza anında bağlı olduğu meslek odasından alınır.” Emsal meslek ücreti için sadece, işyeri ve iş sahiplerinin ve ortaklarının vefat etmesi halinde mümkün olacağı düzenlemesi getirilmiştir. 1 Haziran 2015 tarihli genel şartlarda, bu husus çok açık değildi. Emsal meslek araştırmasını tamamen kaldırıldığı gibi bir uygulama yapılmaktaydı. 1 Haziran 2015 öncesi olan tüm uyuşmazlıklarda emsal meslek araştırması, işçi, iş veren, iş sahibi ayrım yapılmadan yapılmaktadır. Fakat, yeni düzenlemeye göre BAĞLI ÇALIŞANLAR için emsal meslek ücreti mümkünlüğü ortadan kaldırılmıştır. Bu düzenleme, Türkiye’deki gerçeklerle ne yazık ki bağdaşmamaktadır. Hangi bağlı çalışan DOKTOR, AVUKAT, MÜHENDİS, MİMAR gerçek geliri üzerinden RESMİ BORDRO ile maaş almaktadır? Tabi gerçeklerle örtüşmeyen emsal meslek araştırmaları ile sigorta şirketleri açısından fazla tazminat ödemesine sebep olmaktaydı. Ama bu durum, tamamen bağlı çalışanlar için ortadan kaldırılması anlamına gelmesi hakkaniyetli değildir. TUİK dahil bir çok kurumdan emsal ücret araştırması yapılabilir. 10.000 TL maaş olan bağlı doktorun, 5000 tl üzerinden düzenlenen resmi bordro ile tazminat hesaplaması yapılması hukuka uygun olmayacaktır. O nedenle bu düzenlenin yeniden revize edilmesi gereklidir. Aksi halde, şirketi olan doktor ile bağlı çalışan doktor arasında hakkaniyetli olmayan bir durum ortaya çıkacaktır.

 

v. Vergilendirilmiş gelir beyanına ek olarak ikramiye, prim, giyim ve yakacak gibi aylık olmayan ancak belirli dönemlerde yapılması söz konusu olan düzenli ödemeler, aylık gelire tekabül edecek şekilde hesaplamada dikkate alınır. Bu ödemelerin düzenli gelir sayılabilmesi için kaza tarihinden önceki son bir yıl içinde bu ek gelirleri gösterir belgelerin beyan edilmesi gerekir.

·         Bir işveren işçisine yeni işçi-işveren ilişkisi nedeniyle 2020 yılından sonra ikramiye ve pirim gibi destek vereceği kararı verdi. Kaza tarihindeki poliçe 5 nisan 2020 akdedilmiş olsun. Kaza tarihi 20 Nisan 2020 de olursa ikramiye ve primler ŞUBAT VE MART 2020 tarihlerinde verilmişse DÜZENLİ GELİR SAYILMAYACAK MIDIR? Bu açıdan son 1 yıl hususu doğru değildir. Kaza tarihinden önceki dönemlerde ek gelirleri gösterir belgeler olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Kaza tarihinden sonra gelirleri artırıp tazminat hesaplamalarında daha yüksek tazminat almak isteyen kötü niyetli kişiler tabi ki bulunmaktadır. Fakat böyle bir durum olma ihtimali, vatandaşların tamamının hakkını ortadan kaldırmamalıdır. Doğrudan bir süre verilmesi yerine, bu durumu değerlendirmesini hakimler ya da hakemler yapmalıdır.

vi. Türkiye’de yerleşik olmayan kişilerin trafik kazalarına bağlı olarak vefat etmesi durumunda vergilendirilmiş geliri ispatlayan resmî bir belgenin sunulamaması halinde hesaplanacak tazminatta Türkiye Cumhuriyeti’nde geçerli net asgari ücret esas alınır.

·         Bu düzenlemeye eş değer bir düzenleme daha önce düzenleyici mevzuat ile yapılmaya çalışılmıştır. Genel olarak yargı organları bunu hukuki olarak kabul edilebilir bulmamıştır. Bir tebliğ ile hakları ortadan kaldırmak, yeni haklar koymak hukuken mümkün müdür? Bunun cevabını tüm avukat ve hukukçuların cevaplamasını gerekmektedir. Bir tebliğ, ile haklar kısıtlanmakta ve genişletilmektedir. Genel olarak sigorta hukuku üzerine avukatlık yürüttüğüm süre zarfında hiçbir hakkın genişletildiğini çok fazla görmedim. Her geçen gün, tazminatlar TEKNİK FAİZ 1.8, TRH 2010 gibi hesaplama yöntemleri, mesleklerin ve yaşların dikkate alınmadığı MESLEKTE KAZANMA GÜCÜ VE ÇALIŞMA KAYBI yerine herkese eşit değerlendirme yapan yönetmeliklerin esas alınması, bakıcı giderlerinin ve tek taraflı kazalarda yakınlarının tazminat haklarını azaltan düzenlemeler dahil olmak üzere sigorta şirketlerinin ödemiş olduğu tazminatlar azaltılmaktadır. Bu azaltmalar genel olarak tebliğ olarak yayınlanan genel şartlar değişikliği ile olmaktadır. 24 Nisan 2016 tarihli kanuni düzenleme tek taraflı düzenleyici işlemler ile hakların azaltılmasına neden olmaktadır. Bu yasal değişikliğin derderst bir davamızda, bölge adliye hukuk mahkemesi tarafından ANAYASA MAHKEMESİNE 24 nisan 2016 tarihli kanunu düzenlemenin ANAYASA AYKIRI olması sebebiyle başvurduğunu bu başvurunun ayrıntılarının www.altinelhukuk.com sitesinde olduğunu http://www.altinelhukuk.com/makale/1-haziran-2015-tarihli-yeni-genel-sartlara-dayanak-olan-26-nisan-2016-yururluk-tarihli-kanunu-degisikliklerin-anayasa-aykiriligi-nedeniyle-anayasa-mahkemesine-basvuruldu ulaşılabileceğini vurgulamak isterim. Vi-değişiklik eşitsizlik yaratmaktadır. Yurtdışında yaşayan ve vergilendirilmiş geliri olmayan kişiler için T.C.geçerli asgari ücretin esas alınması, Yargıtay içtihatlarına uygun değildir. Çünkü, Almanya Vatandaşı olan ve Almanya’da yerleşik olan MEHMET’in Türkiye’de kaza geçirmesi halinde 1600 euro 11.216 tl olan ücreti Türkiye’de 2324 TL’dir. Yaklaşık 5 Katı eksik tazminat ödemesi söz konusudur. Mehmet, Türkiye’de hiçbir geliri yoktur, hiçbir şekilde yaşamamaktadır. Türkiye’de yaşamış olsaydı vergilendirilmiş geliri olmasaydı, hiçbir zararı olmadan asgari ücret olacaktı. Fakat Almanya’da yaşaması nedeniyle 5 katı zararı oluşmaktadır. Bu durum eşitliğe uygun değildir. Bu nedenle bu düzenlemenin, kişinin kaza tarihinden önce sürekli ikamet ettiği ülkenin, asgari ücreti dikkate alınır diye değiştirilmesi gerekmektedir. Sigorta şirketine değil sorumlu kişileri dava açılınca TÜRKİYE ASGARİ ÜCRET DEĞİL, YURTDIŞINDAKİ ASGARİ ÜCRET dikkate alınır. Bu çelişkinin giderilmesi gerekmektedir.

 

6. Yeniden evlenme olasılığı, aşağıda yer alan tabloya göre ve dul kalan eşin hesap tarihindeki durumuna göre belirlenir. Tabloda yer alan olasılıklar, çocuk sahibi olmayan dul kalan eşler içindir. Çocuklu eşlerde velayet ve vesayet altındaki her çocuk için aşağıdaki tablodaki olasılık yüzdeleri 5’er puan indirilerek uygulanır.

·         Tazminat hesaplamalarında bir belirsizlik net olarak giderilmiş olmuştur. Bu tablo ile ilgili Türkiye’de güncel istatistiki çalışmaların yapılması sabit kalmaması yıllık güncellenmesinin daha doğru olacağını kanaatindeyim.  Yüksek derecede yeniden evlenme olasılığı tazminat miktarını düşürecektir. Tazminat genel zamanaşımı 15 yıl olduğu dikkate alındığında, ilk 1 yıl tazminat hesabı bu olasılığa göre yapılıp ödenmiş olsun. Yeni değişin bir durum yoksa 2 yıl sora ibra varsa tekrar dava açılamamaktadır. Fakat, 14 yıl evlenmemiş kişinin hakkı ne olacaktır? O zaman yeniden evlenme olasılığı 14 yıl öncesine kadar hesaplanmıştır. Yeniden dava açma imkanı var mıdır? Yoksa, tazminat hesaplama anında duruma göre yapılan hesaplama kişide ciddi bir hak kaybına neden olmuştur. Tabi sürekli dava açılma tehditi ile sigorta şirketinin karşılaşması ne kadar doğru olacaktır? 17-20 yaşında eşi ölen bekar bir Erkeğin evlenme olasılığı % 90’dır. Eşinin verdiği destek hesaplamasının ancak % 10’unu alabilecektir. Fakat, 31-35 yaşına gelmiş evlenmemiş ceza zamanaşımı içinde ödeme alacak iş 14 yıl sonra evlenme olasılığı % 30’dur. 7 kat az tazminat alan vatandaşımızı, tekrar evlenmemiştir. Bu makasın bu kadar fazla olması bence hakkaniyetli değildir.

 

7. Destek süresi ile aktif ve pasif dönem süreleri aşağıdaki esaslar çerçevesinde belirlenir. a. Vefat eden kişinin aktif yaşamı 18 yaşında başlar 1/1/1990 tarihi öncesi doğumlular için 60 yaşında, 1/1/1990 tarihi ve sonrası doğumlular için 65 yaşında biter. 18 ile 60/65 yaş arası dönemde aktif dönem hesabı, 60/65 yaş sonrasında pasif dönem hesabı yapılır. Vefat eden kişi kaza tarihi itibarıyla pasif dönemde çalışmaya devam ediyorsa iki yıl daha aktif dönem hesabı yapılır, iki yıl sonrasında pasif dönem hesabına geçilir. Özel kanunlarla çalışma süreleri ayrıca belirlenen mesleklere ilişkin hükümler saklıdır.

·         Lehe olabilecek birkaç düzenlemeden bir tanesi bu düzenlemedir. Emeklilik yaşının yükseltilmesi ve yaşam ömrünün uzaması birlikte aktif çalışma süreleri uzamıştır. Bu nedenle basit 60 yaşının dikkate alınması doğru bir tazminat hesaplaması olmamaktaydı. Basit hesaplamalar genel olarak hakkaniyetli değildir. Fakat sabit olmadığı zamanda yaşanacak problemler uyuşmazlığı çözülmesi güç ve karmaşık hale getirmektedir. Bu nedenle 60 yaşının 1990 doğumlular için 65 yaşına aktif yaşam süresi çıkartılması doğru olmuştur. Fakat Türkiye’de asgari ücret dışında geliri olanlarının ne kadarının BAĞLI ÇALIŞIP VERGİLENDİREBİLİR GELİRİ asgari ücret üzeri olmaktadır. Bu nedenle tazminat hesaplamalarında çok büyük artışlara neden olabilecek bir düzenleme de değildir. 60 yaş ya da 65 yaş üzeri olup aktif çalışmaya devam eden doktor, pasif gelirinde asgari ücret değil güncel geliri 2 yıl süre ile dikkate alınacaktır. Bu husus olumludur fakat çok büyük artışlara neden olmayacaktır.

b. Vefat eden kişinin 18 yaşın altında çalıştığı ve gelir elde ettiği biliniyorsa çalışmaya esas beyan edilen belgeye göre aktif dönem hesabı yapılır. c. Vefat edenin 18 yaşın altında olması durumunda aktif dönem başlangıcına kadar geçen dönem için yetiştirme gideri hesaplanır. Yetiştirme gideri, ailenin net geliri ile hesaplanır. Hesaplanan tutarın %10’u yetiştirme gideri olarak esas alınır ve hayatta olan ebeveynler için eşit şekilde bölünür.

·         Aktif çalışma 18 yaşında başlar düzenlemesi 7. Madde yapılmıştır. Fakat ülkemizde 18 yaş altı kaç vatandaşımız çalışmaktadır. Çalışma diye sadece SGK bağlı yada bağımlı çalışma mı dikkate alınmalıdır? Aktif çalışma ülkemizin gerçekleri ile 18 yaşından üstü olması örtüşmemektedir. Kırsalda çocuklarımız ailelerine kaç yaşında itibaren destek vermektedir. 18 yaşı altında, aile işlerine destek verildiği bilinmeyen bir durum değildir. Ülkemizin gerçekleri ile örtüşmeyen bir düzenlemedir. Yetiştirme giderinin % 10  düşülüyor fakat çocuğun aileye 18 yaş altında geliri “biliniyorsa çalışmaya esas beyan eden belge” istenmektedir. Bu eşitsizlik yaratan bir durumdur. Tek taraflı tebliğ ile eşitsizlik yarıtılmaya devam etmektedir. 18 yaşına kadar aile çocuğa bakıyorum ama % 10 ödenecek tazminattan bu bakım giderinin düşüyorum fakat aileye çocuk 18 yaşına kadar hiçbir maddi desteği yok öyle mi? Tam bir çelişki değil mi? Bu düzenlemenin revize edilmesi gerekmektedir. Ülkemiz gerçeği olan, ailenin yerleşim yeri ailenin sosyo-ekonomik durumu dikkate alınıp karar verilmelidir. Ya da zorunlu eğitimden sonra aileye destek olduğu kabul edilebilir. Bu değişiklikler aktüer hesaplamalar için önemli değişkinler içermektedir.

ç. Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında askerlik dönemi dikkate alınmaz.

·         Yargıtay kararları doğrultusunda bir düzenleme yapılmıştır. Zaten tazminat hesaplamalarında bu şekilde yapılmaktaydı. Çok fazla tazminatta değişiklik yapacak bir durum değildir.

d. Destekten yoksun kalan erkek çocuklar için 18 yaş, kız çocuklar için 22 yaş destek süresi sonu olarak dikkate alınır. Lisans ve lisansüstü eğitim düzeyinde bulunan destekten yoksun kalan kişiler için cinsiyet ayrımı yapılmadan 25 yaş, destek süresi sonu olarak dikkate alınır.

Tazminat hesaplamalarında esas olan bu şekilde bir uygulamaydı. Bu nedenle malumun ilamı olmuş diyebiliriz.

e. Vefat eden kişinin eşinin, işlemiş dönemde yeniden evlendiği biliniyorsa evlenme tarihine kadar geçen süre için tazminat hesaplanır.

·         Tazminat almadan, evlendirmeyin J Destekten yoksun kalma tazminatlarında evlenme olasılığı hesaplanarak destek için geride kalan eşe ödeme yapılmaktadır. Bu nedenle eş destek tazminatı almadan evlenmişse o zaman evlenme tarihine kadar geçen süre için tazminat almaktadır. Bu uygulamada bu şekilde hesaplamalar yapılan bir durumdur. Bir çok vatandaşımız bu durumu bilmeden devam eden tazminat dava sürecinde evlenmiş, aktüer ya da taraflar bu durumu tespit ettiğinde tazminatları çok düşük olarak hesaplar ortaya çıkmıştır.

8. Tazminat tutarının negatif çıkması durumunda tazminat tutarı sıfır olarak kabul edilir.

Bir zahmet J

0. Destekten yoksun kalanların paylarının belirlenmesinde paylar, eş ve müteveffa için 2’şer pay, çocuklar ile anne ve baba için ise 1’er pay verilerek dağıtılır. Her destekten yoksun kalanın payı, toplam paya bölünerek hesaplanır. Destek kapsamından çıkan oldukça pay yapısı tekrar hesaplanır. Vefat eden kişinin olası evlenme yaşı, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan evlenme ve boşanma istatistiklerindeki ülke ortalaması dikkate alınarak belirlenir. Evlendikten sonra ise 2 yıl ara ile toplam 2 çocuk sahibi olacağı varsayımı kullanılır..

·         Vefat eden kişinin olası evlenme yaşı hususu tazminat hesaplamalarında , bekar yakınları vefat edenler için önemli bir değişkendir. Bu nedenle bu hususun netleştirilmesi doğrudur. TUİK düzenlemesi dikkate alınması önemli bir gelişmedir. Evlenme olasılığı içi TUİK kullanılmasına rağmen, varsayılan çocuk için 2 çoçuk varsayımı yapılması ne kadar doğrudur. Bu hususunda bence TUİK’e bırakılması gerekmektedir. Türkiye’de evli olan herkesin 2 çoçuk ortalaması var mıdır? Bu sabit yıllara göre değişmeyecek midir? Düzenlemede içeren paylar ise uygulamada olan hesaplamalarda zaten kullanılmaktaydı. Sabit 2 çocuk varsayımı doğru değildir. TUİK’in bu durumu evlenme olasılığı gibi evlenmeden sonra doğma zamanı ve çocuk sayısı dikkate alınıp yapılması gerekmektedir.

 

11. Sigorta şirketi tarafından hak sahibine ödeme yapılmasını izleyen 5 iş günü içerisinde yazılı olarak veya güvenli elektronik iletişim araçları vasıtasıyla tazminat ödemesine esas alınan aktüerya raporu, hak sahibine gönderilir.

·         Bu düzenlemeye sigorta şirketleri açısından getirilmesi önemli bir gelişmedir. Çünkü, sigorta şirketleri bu raporları başvuran ya da vekilleri ile paylaşımda imtina etmekteydi. Yargıtay kararlarına aykırı olarak çok fazla alkollü araç şoförü indirimi, emniyet kemer ve kask takılmaması indirimi, hatır taşıması indirimi, hakkaniyet indirimleri yapılmaktadır. Bu indirimlerin raporlarla denetlenebilir olması doğru olacaktır. Ödenen tazminatların sonrasında güncelleştirme faiz hesaplaması yapılarak ek tazminat taleplerinde hak kaybına neden olmaktadır. 300.000 tl ödenmesi gerekirken, 290.000 tl ödenmesi halinde 10.000 tl için yargı yada tahkime gidildiğinde 290.000 tl güncelleştirilmiş faizi eklenip fark olmadığı kararlar verilmekteydi. Bu husus tüm tazminatların aktüerya raporlarından eksik ödenmesi neden olmaktadır. Bu nedenle bu hususun denetlenmesi için taraflara rapor gönderilmesi doğru olacaktır.

 

12. İbraname olsun ya da olmasın sigorta şirketi tarafından önceden ödeme yapılmış bir tazminatta uyuşmazlık olması durumunda tazminat ödeme tarihi hesap tarihi kabul edilerek (ödeme tarihindeki ücretler ve ödemeye esas kriterler dikkate alınarak) tazminat hesabı yapılır ve hesaplanan tazminat ile yapılan ödeme tutarı karşılaştırılır. Hak sahibi lehine fark çıkması durumunda bu fark ödenir.

·         Bu düzenleme artık güncelleştirme faiz hesabı yapılmayacak anlamına gelir mi? Tazminat ödeme tarihi hesap tarihi kabul edilerek tazminat hesabı yapılır ve karşılaştırma yapılarak fark çıkması halinde ödenir. Bu düzenlemeye göre üstte belirtmiş olduğumuz güncelleştirme artık yapılmaması gerekir. Çünkü, güncelleştirme sigorta şirketlerinin eksik tazminat ödemesine yol açan bir yoldur. Denetlenebilir aktüerya raporu sigorta şirketi tarafından iletildiğinde, bu rapor incelenmelidir. Rapor mevzuata ve aktüerya ilkelerine uygun değilse fark için yargı yoluna gidilebilir. Zaten ibranameler ile yapılan ödemeler bu düzenleme olmasaydı da Borçlar Kanunu ve Yargıtay İçtihatları gereği makbuz hükmündedir.

 

13. Bu ekte belirlenen usul ve esasların dışındaki istisnai durumlarda yargı içtihatları, sigortacılık prensipleri, yayımlanmış istatistiki veriler ve ilgili bilimsel çalışmalar göz önünde bulundurularak çeşitli varsayımlar kullanılabilir.”

·         Öncelik Genel Şartlara verilmiştir. Burada düzenleme yoksa yargı içtihatları vd hususlar göz önünde bulundurulmaktadır. Yargısal içtihatlar ve yerleşmiş tazminat hukuku ilkeleri tek taraflı tebliğ ile değiştirilmenin yolu zaten 24 nisan 2016 tarihli kanunla yapılmıştı. Önceden genel şartlar, Borçlar Kanunu, 2918 Karayolu Trafik Kanunu, ve yargısal içtihatlara aykırı olmamaktaydı. Fakat kanuni düzenleme öncelikle uygulanması gereken düzenleme olarak genel şartları yapmıştır.

MADDE 8 – Aynı Genel Şartların ekinde yer alan Ek: 3 aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması 1. Sürekli sakatlık tazminatı, bu Genel Şartlar uyarınca belirlenen ilkeler dikkate alınarak zarar gören kişinin bireysel özelliklerine göre ve varsa geçici iş göremezlik süresinin bittiği tarihten itibaren hesaplanır. 2. Tazminat, toplu para şeklinde ödenir. 3. Hesaplamalarda TRH 2010 hayat tablosu kullanılır. Tablonun belirli periyotlarda güncellenmesi halinde kaza tarihi itibarıyla güncel versiyon kullanılır. 4. Hesaplamalarda iskonto oranı (teknik faiz), %1,8 olarak dikkate alınır. Teknik faiz, gerekli görülen hallerde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından güncellenir.

·         TRH 2010 ve teknik faiz % 1,8 düzenlemesi tazminatları azaltan önemli bir hesaplama yöntemidir. Bu tablo zaten uygulamada kullanılan bir tablodur. PMF 1931 ve CSO tablosu bu tablo ile kullanımı 1 haziran 2015 tarihinden sonra akdedilen sözleşmelerdeki uyuşmazlıklarda zaten kalmamıştı. Teknik faiz, yine güncellenebileceği azaltılabilir yada artırılabilir bu kapı açık bırakılmıştır. Para yine toplu şekilde ödenecektir. Geçici iş görmezlik süresi, tazminat hesabına katılmayacak gibi yoruma açık husus oluşmuştur. Ödenecek tazminatlar, kaza tarihinden itibaren sürekli iş görmezlik hesabı değil geçici iş görmezlik süresi bitim tarihinden itibaren hesaplanması gerekmektedir. Geçici iş görmezlik zararları, SGK tarafından karşılanmaktadır. SGK kaydı olmayan kişiler için bireysel özellikler dikkate alınması gerekir. Bu özellikler ne olduğu açıklanmamış olup kişiye göre farklılık gösterecektir.

ii. Kaza tarihi itibarıyla vergilendirilmiş bir resmî belgeli gelir beyanı var ise beyan edilen net gelir üzerinden hesaplama yapılır. Beyan edilen net gelir ilgili dönemin net asgari ücretinden fazla ise işlemiş ve işleyecek dönem hesaplamalarında kullanılmak üzere “Net Gelir/Net Asgari Ücret” oranı tespit edilir. iii. Sürekli sakat kalan kişinin kira, hisse (temettü, kâr payı), faiz gibi gelirleri dikkate alınmaz. iv. İşyeri veya iş sahiplerinin ya da ortaklarının sürekli sakat kalması durumunda kendi işletmelerinde gerçekleştiremedikleri çalışmanın yerine getirilmesi için katlanacakları emsal maliyet, sürekli sakatlık tazminatında kullanılacak gelir adına emsal ücret olarak kullanılır. Bu hal dışındaki durumlarda emsal ücret kullanılmaz. Emsal ücret, işyerinin veya iş sahibinin kaza anında bağlı olduğu meslek odasından alınır.

·         Yukarıda destekten yoksun kalma tazminatı için geçerli olan hususlar sürekli iş görmezlik tazminatı içinde geçerli hale gelmiştir. Şahıs şirketi, geliri 100.000 TL ise bu gelir değil bu şirkette işletme mezunu kişinin 10 yıllık tecrübesi varsa katlanacak emsal ücret nedir bu dikkate alınmalıdır. Normalde Yargıtay içtihatlarına göre olması gereken bu şekildedir. Farklılıklar getiren bir düzenleme değildir. Emsal ücret, öğrenciler için nasıl hesaplanacaktır. Psikoloji okuyan bir öğrenci, kaza anında işyeri ve iş sahibi değildir. Ne de bağlı çalışmaktadır. Psikoloji öğrenimine devam etmesi, asgari ücretle işe başlayacağı ve devam edeceği durumuna göre hesaplama yapılmasında değişiklik yapmayacak mıdır? Bu açıklığın giderilmesi gerekmektedir. Tıp fakültesinde öğrenci mezuniyetine 3 yıl kalmışsa, asgari ücret üzerinden mi hesap yapması gerekir? İbraname üzerinden 2 yıl geçtiğinde ibraname zamanaşımı olması nedeniyle 3 yıl sonra yeni gelirine göre tazminat talep etmemesi düşünülemez. Bu nedenle bu hususların açıkça düzenlenmesi gerekmektedir. Önerim, üniversite eğitimi devam eden öğrenciler için emsal meslek araştırılmasına göre ödeme yapılması gerekmektedir. Sadece üniversite mezuniyeti değil, asgari ücret gelir artıcı her belge ve mezuniyetin dikkate alınması gerekmektedir.

b. Pasif dönemde, AGİ hariç net asgari ücret üzerinden hesaplama yapılır. 6. Sürekli sakatlığa bağlı bakıcı gideri, bakıcı tutulduğunun belgelendirilememesi halinde bekâr ve çocuksuz kişiler için geçerli AGİ dâhil net asgari ücret üzerinden, bakıcı tutulduğunun belgelendirilmesi durumunda ise brüt asgari ücret üzerinden olmak üzere 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Çocuklar için Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelikte kısmî bağımlı olarak tanımlanan ve %50 ve üzerinde engel oranına sahip kişiler için %50 oranında, tam bağımlı olarak tanımlanan kişiler için ise %100 oranında hesaplanır.

1-Kısmi bağımlı olarak tanımlanan ve % 50 üzeri bağımlı olan çocuklar için % 50 oranında BAKICI GİDERİ KARŞILANIR.

2-Kısmi bağımlı olarak tanımlanan ve % 50 üzeri bağımlı olan yetişkinler % 50 oranında BAKICI GİDERİ KARŞILANIR,

3-Tam bağımlı olarak tanımlanan çocuklar için % 100 oranında BAKICI GİDERİ KARŞILANIR,

4-Tam bağımlı olan tanımlanan yetişkinler için % 100 oranında BAKICI GİDERİ KARŞILANIR.

Bakıcı gideri için yukarıda geniş açıklamalarda bulunmuştum. Burada fark olan genel uygulamada ağır engelli olan bakıma muhtaç olanlar dikkate alınmaktaydı. Kısmı bağımlı hususu yeni genel şartlar ile uygulamaya girmiştir. Daha önce geçici bakıcı gideri 1 haziran 2015 öncesi ödenmekteydi,  “Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, “ 1 Haziran 2015 itibariyle Sağlık Giderleri Teminatı altında SOSYAL GÜVENLİK KURUMU sorumluluğuna devir edilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu, bu durumla ilgili başvuru ve dava açılsa MAHKEMELER ne tür karar verecektir. Ya da Sosyal Güvenlik Kurumunun bundan haberi var mıdır?  Avukat meslektaşlarıma önerim, geçici bakıcı gideri ile ilgili adli tıp raporu alıp SOSYAL GÜVENLİK KURUMUNA başvurmaları eğer red gelirse geçici bakıcı gideri talepleri o zaman İŞ MAHKEMELERİNDE dava açmaları. İş Mahkemeleri, bu uyuşmazlığı nasıl çözümleyecektir. SGK, SUT tebliğ dikkate alınmadan tüm trafik kazası tedavi giderlerine sağlık giderleri teminat limiti dahilinde  ödemesi gerekmekte. Buna ek olarak geçici bakıcı giderinin, sağlık giderleri teminatına dahil edilmesi SGK nasıl bir cevap alacağını meslektaşlarıma bırakıyorum. Eğer İş Mahkemesi talepleri ret ederse, o zaman kime gidilecek? Yeniden Trafik Sigortasına mı? Bu husus zamanla bilinir hale geleceğini açıkça söyleyebilirim.

Kısmı bağımlı raporu, düzenlenecek engelli raporlarında belirtilmektedir. Bu şekilde olan rapor taleplerinde SÜREKLİ İŞ GÖRMEZLİK LİMİTİ dahilinde HEM sürekli iş görmezlik hem de KISMI BAĞIMLI BAKICI GİDERİ hem de limit kalırsa TAM BAĞIMLI BAKICI gideri karşılanması gerekir.

9. Sürekli sakatlık oranı, 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu dikkate alınarak belirlenir. Anılan yönetmelikler kapsamında düzenlenecek kazadan kaynaklı iş göremezliği gösterir rapor için hak sahibinin sigorta şirketine yaptığı başvuruyu takip eden 5 işgünü içinde sigorta şirketi tarafından ilgili sağlık kuruluşuna resmi yazı gönderilir.

·         Düzenmeler içinde üzerinde ayrıntılı açıklama yapma gereği duyacağım madde bu maddedir. Çünkü, uygulamada rapor düzenlemeye yetkili olan bir çok hastane üst yazı olmadan vatandaşlarımızın trafik kazasıyla ilgili illiyeti bulunan rapor düzenlemiyordu. Sigorta şirketleri ise 20/2/2019 tarihli ve 30692 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmeliğe göre üst yazı vermekte imtina ediyor ya da geç kalıyordu. Bu düzenleme ile bunun önüne geçilmiş olmaktadır. Artık başvuru yapılır yapılmaz 5 iş günü içinde sigorta şirketi ilgili sağlık kuruluşuna yazı göndermek zorundadır. Hangi sağlık kuruluşuna yazı gönderdiğini ise başvuran ya da vekiline bildirmesi gerekecektir. Fakat, en büyük sıkıntılarının başında “ hangi hastanelere bu yazı gönderilecektir?” kişinin vekaletinde adrese yakın olan hastaneye mi? Yoksa kişinin talep ettiği hastaneye mi? Ya da bunlar dışında başka bir yetkili hastaneye mi? Bu husus açıklığa kavuşturulmamıştır. Bununda düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi halde, kişi vekile vekalet verdiği adres ya da başvuru zamanındaki adres İZMİR olabilir, fakat kişi öğrenci olması nedeniyle İSTANBUL’da ikamet edebilir. Ya da geçici olarak başka yerde bulunabilir. Böyle bir durumda hangi hastaneye üst yazı gönderilecektir? Kişinin talebi sonucu hastane değişikliği olacak mıdır? Bir çok hastaneye randevu almak bile zorken sigorta şirketleri bu dağılımı büyük şehirlerde nasıl yapacaktır? A hastanesine 1000 tane üst yazı talebi varken, aynı bölgede B hastanesine 100 tane olursa bu durum hastaneler için eşit olmayan iş yükünü ve vatandaş için zaman kaybını beraber getirecektir. Bence bu hususun açıklığa şu şekilde kavuşturulması gerekmektedir. “Kişinin başvuru aşamasında hangi yetkili hastaneye sevk edileceğini bildirmesi, bildirmemesi halinde kişinin kendisi başvurmuşsa “ikametgah belgesinin uyaptan” başvuruya eklenmesi zorunluluğunun olması, kendisi başvurmamışsa vekil ile başvurmuşsa vekaletteki adresteki “yetkili herhangi bir hastaneye” sevk yazısı yazılması zorunludur. Kişinin talebi üzerine bir defaya mahsus olmak üzere sevk edilen hastane kişi bu hastaneye başvurmadan değiştirilebilir. Bu düzenleme gelmezse bir çok sorun beraberinde gelecektir. Kişinin hekim seçme ve hastane seçme hakkı ortadan kaldırılamaz. Bu düzenleme yapılmazsa raporlarla ilgili sorunlar artacaktır. Ayrıca, bu düzenlemenin getirdiği başka bir tartışma meselesi şu şekildedir.

 

1-Kişi sigorta şirketinin sevk ettiği hastane dışında başka yetkili hastaneden rapor düzenletirse ne olur? Kaza ile illiyet olan raporların “Kurum: Erişkinler İçin Engellilik Sağlık Kurulu Raporu ve Erişkinler İçin Terör, Kaza ve Yaralanmaya Bağlı Durum Bildirir Sağlık Kurulu Raporu talep eden kamu ve/veya özel kurum ve kuruluşların talep edilebileceği bu kurumların ancak SİGORTA ŞİRKETLERİ VE GÜVENCE HESABI olduğu yönetmelik ve Sağlık Bakanlığının kurumlara göndermiş olduğu yazılardan anlamaktayız. Kişiler kaza ile ilgili değil bireysel başvuru ile başvurduklarında durum bildirir rapor değil Engelli Sağlık Kurulu raporu düzenlenmektedir. Bu raporlar ile sigorta şirketlerine başvurulursa bir durum ne olacaktır? Mevzuata göre raporların “kaza ve yaralanmaya bağlı durum bildirir sağlık kurulu raporu olması yani YÖNETMELİKTEKİ EK-2 olması gerekir. EK-1 ile sigorta şirketine başvurular ret edilebilir. Fakat, bazı hastaneler yazı olmadan da EK-2 ye göre rapor düzenlemektedir. Bu halde sigorta şirketi sırf kendi talep ettiği hastaneden rapor alınmadı diye başvuruyu ret edebilir mi? Bence böyle bir reddin, yetkili bir hastaneden rapor alındığı müddetçe kabul edilmesi yönetmeliği kötüye kullanmaktan başka bir şey olmayacaktır. Yeknesaklığın sağlanması için sigorta şirketleri vatandaşların hastane taleplerini dikkate alması yerinde olacaktır. Yetkili bir hastaneden alınan her raporun geçerli olduğu dikkate alınırsa, bu seçim hakkı sadece sigorta şirketlerine tanınması eşitliğe aykırıdır.

 

2-Kişi sevk ettiği hastane dışında Üniversitelerin Adli Tıp Birimlerinden rapor alırsa ne olur? Erişkinlere ilişkin yönetmelik ve genel şartlar incelendiğinde gayet bu açıkları gidermek için düzenleme yapılmıştır. Kişilerin bireysel aldığı adli tıp mütalaa raporları, uzman görüşleri, kurul raporları sigorta şirketleri açısından EK:6’daki belgelerin tamamlandığı anlamına gelmeyecektir. Bu nedenle 8 günlük ödemesi süresi başlamayacaktır. Sigorta şirketi, mevzuata uygun olarak tamamlanmış eksiklerin sigorta şirketine gönderilmesi ile ödemekle yükümlüdür. Fakat uygulamada sigorta şirketleri, dilerse bu raporlara göre ödeme yapabilir ve yapmaktadır. Sigorta şirketleri, arabuluculuk ya da Avukatlık Kanunu 18-A, ibraname, pilot dava gibi yollarla mevzuata uygun olmayan raporlarla bile medikal değerlendirme ile ödeme yapabilirler. Hatta hiçbir rapor olmadan de medikal değerlendirme ile sigorta şirketleri ödeme yapmaktadır. Bu açıdan ben sadece yasal zorunluluğu dile getirmekteyim. Aksi halde sigorta şirketlerinin kendi değerlendirmişe ile usulüne uygun ya da hiç rapor olmasın her türlü mağdur olan vatandaşlara ödemek yapmaktadır. Arabuluculuk ile sigorta şirketi uyuşmazlıkların çözümü için http://www.altinelhukuk.com/makale/trafik-kazasi-arabuluculuk-ile-uyusmazliklarin-cozulmesi-tazminat-alinmasi-mumkun-mudur adresimizde yazımızı ulaşabilirsiniz.

 

3-Sigorta Tahkim Komisyonu, sigorta şirketlerinin sevk ettiği hastaneler yerine başka hastanelerden ya da adli tıp mütalaa raporları ile karar vermesi doğru mudur? Bu değerlendirmeyi 1. Maddede yapmıştım. Daha ayrıntılı açıklamak gerekirse, erişkinlere ilişkin yönetmelik ve genel şartlar açıktır. Fakat, sigorta şirketlerin dışında başvuruna seçimlik haklar tanınmalıdır. Aksi halde eşitlik olmayacaktır. Başvuran yetkili bir hastaneden kazaya bağlı durum bildirir rapor almışsa bu tabi ki geçerli olmalıdır. Fakat yetkisiz bir hastane ya da kazaya bağlı ek:2 durum bildirir almamışsa, adil tıp mütalaa raporları ile sigorta tahkim komisyonu karar vermemelidir. Bölge Adliye Hukuk Mahkemesi kararları gereği, doğrudan başvuru ret etmemeli, başvuruna eksikliği tamamlaması için yeterli ek süre vermelidir. Eğer süresinde mevzuata uygun rapor gelmezse başvuru usulden ret edilmelidir.

 

13. Artan iş göremezlik oranına bağlı tazminat, sadece artan kısım için olmak üzere; ilk ödemeye esas alınan Yönetmeliğe göre hazırlanan maluliyetin arttığını gösterir rapor doğrultusunda artış tarihinden itibaren hesaplanır.

 

·         Diğer maddeleri destekten yoksun kalma da açıkladığımız için tekrar açıklama gereği duymamış bulunmaktayım. Bu madde de ise her zaman karıştırılan bir durum “artan maluliyet” “maluliyet artışı” bu hususla ilgili detaylı yazımıza http://www.altinelhukuk.com/makale/maluliyet-artisi-nedeniyle-tazminat-alabilir-miyim-maluliyet-artisi-nedir-fark-tazminati-nedir ulaşabilirsiniz.  Uygulamada bir çok yanlışlar bulunmaktadır. % 8 özürlülük ölçütüne göre rapor alan bir başvuran, % 20 çalışma gücü kaybına göre rapor aldığında artan maluliyet % 12 ve eksik ödenen tazminat ilk ödeme güncelleştirilmiş farkı hesaplanan kararlar bile bulunmaktaydı. Artan maluliyet, Yargıtay kararlarına göre yeni değişen duruma göre artan bir maluliyettir. Raporlardaki mevzuat farkları nedeniyle oluşan bir maluliyet artışı değildir. Ya da raporların zamanla yeniden alınması ile oluşan bir maluliyet artışı değildir. Maluliyetin arttığını gösterir bir rapor olması zorunludur. Kişinin maluliyeti, süreçte platin kırılabilir, beldeki yükseklik kaybı artabilir, beyindeki hasar daha farklı sorunlar meydana getirebilir gibi durumların kişinin maluliyetini artırması beklenmelidir. Yoksa % 10 dalak kaybı özürlülük, kişinin çalışma gücü kaybı % 18 olsa bu maluliyet artışı değil, mevzuat nedeniyle ödenmesi gereken tazminatın mevzuata uygun ödenip ödenmediğinin tartışmasıdır. Yoksa maluliyet artışı değildir. Ne yazık ki bu durum avukatlar, hakimler ya da sigorta tahkim hakemleri tarafından karıştırılmaktadır. Aslında Yargıtay içtihatlarını inceleyenler bunun nasıl olduğu açıkça tespit edebilir. Bu değişiklik bence tazminat hukuku ilkeleri ile örtüşen, Yargıtay içtihatlarına uygun bir düzenlemedir. Artan maluliyetle, artan maluliyet oranı dikkate alınması hakkaniyetli olacaktır. Aksi halde ödenen tazminat alındığında, sigorta şirketleri aleyhine eşitsizlik ortaya çıkacaktır.

 

2.       Medeni zararlar için Sürekli Sakatlık • Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik ve Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan sağlık kurulu raporu, • Epikriz Raporu, • Genel adli muayene raporu, • Tüm tetkik ve tedavilere ilişkin raporlar, • Mağdura ait kimlik belgesi fotokopisi, • Kaza raporu, varsa bilirkişi raporu veya keşif zaptı veya mahkeme kararı, • Mağdura ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi, • Hak sahibine ait banka hesap bilgileri (banka - şube adı, Iban numarası), • Sağlık verilerine erişim, işleme ve aktarım konusunda mağdur tarafından verilen açık rıza beyanı. B) Ölüm • Kaza Raporu, varsa Bilirkişi Raporu, keşif zaptı veya mahkeme kararı, • Veraset ilamı, • Ölüm belgesi ve ölü muayene otopsi raporu, • Anne ve baba bilgisini de gösterir güncel vukuatlı nüfus kayıt örneği, • Ölen kişiye ait kaza tarihi itibarıyla son gelir durum belgesi, • Hak sahibine ait banka hesap bilgileri (banka - şube adı, Iban numarası).

 

·         Sigorta şirketleri uygulamada talep ettiği evraklar genel şartlara dahil edilmiştir.  1 Haziran 2015 tarihli genel şartlarda bu evraklarda netlik yoktu. Bu nedenle genel şartlar dışında sigorta şirketleri farklı evraklar istemekteydi. Artık bu durum netleştirilmiş ve açıkça hangi evrakların talep edileceği ortaya konmuştur. Bu belgeler tamamlanmadan yapılan başvuru için 8 günlük süre başlamayacaktır. Sigorta şirketi 15 gün içinde bu eksikliklerin giderilmesini talep ettiğinde bu eksikliklerin tamamlanması gerekmektedir. Bölge Adliye Hukuk mahkemesi, tamamlanabilir eksikliklerin dava ya da tahkimde tamamlanması için süre verilmesi gerektiğini belirtmişse de yine de eksiklikler tamamlamadan yargı yoluna başvurmak usulden reddi getirebilir. Verilen sürede eksikler tamamlanmazsa bu yaptırım ile karşı karşıya kalınabilir. Bu nedenle eksiklerin tamamlandıktan sonra sigorta işi sürünceme de bırakmaya çalışırsa o zaman yargı yoluna gitmek daha doğru olacaktır. Çünkü Sigorta Tahkim Komisyonu 40.000 üstü kararlar istinafa tabi olması ve mahkemelerde yargılamaların uzun sürmesi tazminatların alınması geciktirebilir.

 

MADDE 10 – Bu Genel Şartlar 1/4/2020 tarihinde yürürlüğe girer. MADDE 11 – Bu Genel Şartları Hazine ve Maliye Bakanı yürütür.

 

·         1 Nisan 2020 tarihinden sonra akdedilen sözleşmeler için bu genel şartlar geçerli olacaktır. Önceki sözleşmeler için sözleşme akdedilme tarihi dikkate alınması hak kaybını önleyecektir.

 

Yazımıza katkı vermek isteyen ya da soruları olan meslektaşlarımız ya da diğer kişilerin mahmut@altinelhukuk.com adresine mail atabilir. Çok değişiklik meydana getirmeyen ya da teknik bazı hususları yazımızda değerlendirme yapmadım. Ayrıca değer kaybı ve maddi tazminat konuları hakkında değişiklikler değerlendirilmemiştir.

 

 

 

 

 

               

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

Yorum Yap